O, sık sık oturur ve saatlerce denize bakar.
- He will often sit and look at the sea for hours.
Avukatlar davayı saatlerce savundu.
- The lawyers argued the case for hours.
Gerry sits staring at the television for hours on end.
Sami saatlerce durmadan patates soyarak babasının restoranında çalıştı.
- Sami worked at his father's restaurant, peeling potatoes for hours on end.
Tom saatlerce bilgisayar oyunları oynuyor.
- Tom plays computer games for hours on end.