Tom her zaman Mary'yi her şey için suçluyor.
- Tom always blames Mary for everything.
Tom her zaman beni her şey için suçluyor.
- Tom always blames me for everything.
Sami, Leyla'nın hayatını sonsuza dek değiştirdi.
- Sami changed Layla's life for ever.
Sami'nin yaşamı sonsuza dek değişti.
- Sami's life was changed for ever.
Sana sonsuza kadar kalbimi vermek istiyorum.
- I want to give you my heart for ever.
Sami'nin yaşamı sonsuza kadar değişiyordu.
- Sami's life changed for ever.
Tom daima kilitlenmeli.
- Tom should be locked up forever.
Onu daima tanıyormuşum gibi hissediyorum.
- I feel like I've known her forever.
Ebediyen mutlu olacağını umuyorum.
- I hope you'll be happy forever.
Ebediyen yaşamak istiyorum.
- I want to live forever.
O sonsuza kadar İngiltere'ye dönmüştü.
- He had returned to England forever.
Tavşanın çabalarından etkilenen Buddha onu aya kadar yükseltti ve onu sonsuza kadar bu şekilde bıraktı.
- Buddha, impressed by the rabbit's efforts, raised him unto the moon and set him in that form forever more.
Birçok gökbilimci evrenin sonsuza dek büyümeye devam edeceğini varsayıyor.
- Many astronomers assume that the universe continues to expand forever.
Herkese karşı kaba davranamazsın ve sonsuza dek onun yanına kalacağını bekleyemezsin.
- You can not be rude to everyone and expect to get away with it forever.
Hep bugünün gelmesini bekledim.
- I've waited forever for this day to come.
İyi bir kitap, şimdi ve her zaman en iyi arkadaştır.
- A good book is the best friend, now and forever.
Benim her zaman başım belada.
- I am forever in trouble.
Sure, I'd be happy to meet with you on the 12th of forever.
I shall love you forever.
You'll have a home here forever, my son!.
Early in his boyhood he had learned to form ropes by twisting and tying long grasses together, and with these he was forever tripping Tublat or attempting to hang him from some overhanging branch.
We had to wait forever to get inside.
It takes forever to get business a permit and a landline.
... no woman can ever be charged more just because she's a woman ...
... What's the lesson here? The lesson is, if you in the audience ever discover something ...