Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
- This ship is not fit for an ocean voyage.
Sağlık ve lezzet için!
- For health and pleasure!
Biz binayı satmak zorunda kaldık çünkü onu zararda işlettik.
- We had to sell the building because for years we operated it in the red.
Nick Portekizce'yi çok iyi konuşabilir. Çünkü 5 yıldır onu öğreniyor.
- Nick can speak Portuguese very well. That's because he's been studying it for 5 years.
Gemi kıyıya doğru gitti.
- The ship made for the shore.
Biz, onun bu iş için doğru adam olduğunu keşfettik.
- We've found him to be the right man for the job.
Claude; sınıfımda klorofil dolayısıyla yeşil tenli olan ototrofik bir çocuk, ayın ormanlaşmasını hayal ediyor.
- Claude, an autotropic boy in my class whose skin is green due to chlorophyll, dreams of foresting the moon.
Okula yakın yaşadığımdan dolayı,öğle yemeği için eve geliyorum.
- Because I live near the school, I come home for lunch.
Bu giysinin içinde tıpkı bir sporcu gibi görünüyorum fakat gerçek şu ki hiç spor yapmam.
- I look for all the world like an athlete in this outfit, but the truth is I don't do any sports at all.
İki saat süresince karın içinde otobüsü bekledim.
- I waited for the bus in the snow as long as two hours.
Bu yer yüzmek için elverişli.
- The place is convenient for swimming.
Biz yoğun trafikten kaçınmak amacıyla, Noel için evde kaldık.
- We stayed home for Christmas, so as to avoid heavy traffic.
O, resim eğitimi amacıyla Paris'e gitmeye karar verdi.
- He decided to go to Paris for the purpose of studying painting.
Senin için onun yoluna gireceğini umuyorum, Tom.
- I hope it works out for you, Tom.
Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.
- I want to leave these packages for a while.
Bir aydan kısa bir süredir Çin'de bulunuyorum.
- I've been in China for less than a month.
Dirsek kol ve önkol arasında eklemdir.
- The elbow is the joint between the arm and forearm.
Bu sembol, direnç ve bütünlüğü simgeliyor.
- This symbol stands for strength and integrity.
Dünyada yapacak en zor şeylerden biri affetmektir.
- One of the toughest things in the world to do is forgive.
Tüm dünyada insanlar barış için endişeli.
- People all over the world are anxious for peace.
İzlandaca bir cümlenin İngilizce bir çevirisi varsa ve İngilizce cümlenin Svahilice bir çevirisi varsa, daha sonra bu, dolaylı olarak İzlandaca cümle için Svahilice bir çeviri sağlayacaktır.
- If an Icelandic sentence has a translation in English, and the English sentence has a translation in Swahili, then indirectly, this will provide a Swahili translation for the Icelandic sentence.
Acemi bir muhabir olarak görevini iyi yapıyorsun.
- You are doing well for a cub reporter.
Kilo alacağı korkusuyla diyet yapıyor.
- She is on a diet for fear that she will put on weight.
Randevuya zamanında yetişeyim diye taksiye bindim.
- I took a taxi so that I would be in time for the appointment.
Tom Mary ile çalışmaya başladığından beri üç yıl oldu.
- It's been three years since Tom started working for Mary.
O Amerika'ya gittiğinden beri ondan haber almadım.
- I have not heard from him since he left for America.
Tom uzun süredir Mary'yi sevmektedir.
- Tom has loved Mary for a long time.
Sevmek ve sevilmek, bunlar mutluluğun büyük biçimleridir.
- To love and to be loved, these are the biggest forms of happiness.
Bunun için özür dilerim.
- I apologize for this.
Bunun için onu ne kadar övsek azdır.
- We cannot praise him highly enough for this.
Sana olan aşkım sana her şeyi söylememe izin vermeyecek. Bazı şeyler söylenmemiş olarak bırakılsa iyi olur.
- My love for you won't let me tell you everything. Some things are better left unsaid.
Senin hataların bile sana olan saygımı azaltmaz ve arkadaşlıkta önemli olan budur.
- Even your faults do not lessen my respect for you, and in friendship this is what counts.
Yardımınız için size çok minnettarım.
- I'm very grateful to you for your help.
Karar vermek size kalmış.
- That's for you to decide.
Patates cipsi senin için iyi değildir.
- Potato chips are not good for you.
İşte senin için bir mektup.
- Here is a letter for you.
Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
- Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
Çalışmalarınızda size yardım karşılığında, ben sizden küçük bir iyilik rica ediyorum.
- In return for helping you with your studies, I'd like to ask a small favor of you.
Bir haftadır grip yüzünden yataktayım.
- I've been laid up with flu for the last week.
Onu, hataları yüzünden daha az sevmiyorum.
- I do not love him the less for his faults.
Ben, bir trafik sıkışıklığı nedeniyle toplantıya geç kaldım.
- I was late for the meeting because of a traffic jam.
Bizim tren deprem nedeniyle beş saat süreyle durdu.
- Our train stopped for five hours owing to the earthquake.
Onları affet, zira onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar.
- Forgive them, for they know not what they do.
Sağlık zenginliğin üstündedir, zira birincisi ikincisinden daha önemlidir.
- Health is above wealth, for the former is more important than the latter.
Tom uzaktayken onun yerine kim çalışacak?
- Who will fill in for Tom when he is away?
Derin ve saygılı huşuyla şamdanı önceki yerine koydum.
- With deep and reverent awe I replaced the candelabrum in its former position.
Sigarayı bırakmak kolay değildir, fakat sağlığının uğruna bırakmalısın.
- To give up smoking is not easy, but you should for the sake of your health.
Onun şimdi uğruna yaşamak için hiçbir şeyi yok.
- Now he has nothing to live for.
Onun için bir gömlek satın aldı.
- She bought a shirt for him.
Bu akşam onun için bir veda partisi düzenliyoruz.
- We are giving a farewell party for him tonight.
Bu benim için çok zordu.
- This is too difficult for me.
Bu kitabı okumak benim için kolay.
- It is easy for me to read this book.
Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
- When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
- Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
Bu oda uyumak için uygun değil.
- This room is not suitable for sleeping.
Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
- This ship is not fit for an ocean voyage.
Babasının adına toplantıya katıldı.
- He attended the meeting for his father.
Pele, birçok önemli maçta Brezilyalı takımlar adına oynadı.
- Pele played for the Brazilian teams in many important matches.
Bütün servetine rağmen hâlâ mutsuzdu.
- For all his wealth, he was still unhappy.
Çin halkının yaşamı şimdi gittikçe iyileşmesine rağmen, gelişme için hâlâ bir neden vardır.
- Although the life of Chinese people is getting better and better now, there is still room for improvement.
Onun kız yeğeni çekici ve yaşına göre olgundur.
- His niece is attractive and mature for her age.
Hava tahminlerine göre yarın kar yağacak.
- According to the weather forecast, it will snow tomorrow.
Dikkatsizliği sebebiyle kendinden utanıyordu.
- She was ashamed of herself for her carelessness.
Son zamanlardaki olaylar sebebiyle, kendimi işime vermem tamamen imkansız.
- Due to recent events, it is completely impossible for me to focus on my work.
What did he ask you for?.
UK He looks better for having lost weight.
Because of these trees, he can't see the forest.
- He can't see the forest for the trees.
My nephew was excused because of his youth.
- Because my nephew was still young, he was forgiven.
All I want is for you to be happy. (=All I want is that you be happy.).
He was headed for the door when he remembered.
I will stand in for him.
He lost his job, for he got into trouble.
Some learned writers have compared a Scorpion to an Epigram, because as the sting of the Scorpion lies in the tail, so the force and virtue of an epigram is in the conclusion.
- Some learned writers have compared a Scorpion to an Epigram, because as the sting of the Scorpion lyeth in the tayl, so the force and virtue of an epigram is in the conclusion.
She won't leave the room, because she doesn't want to catch another cold.
- She doesn't dare leave the room for fear she should catch cold.
I'm looking for my friend.
Mr. Joseph Blenkinshaw was perhaps not worth quite so much as was reported; but for all that he was a very wealthy man.
run for it.
The teacher said: Above all, what is necessary for success is perseverance.
- The teacher said: What is necessary for success, above all, is perseverance.
You are the very person I have been looking for.
- You're the very person I've been looking for.