Definition von follower im Englisch Türkisch wörterbuch
- destekçi
- {i} taraftar
- {i} takipçi
Rousseau çılgın ama etkiliydi; Hume aklı başında ama hiç bir takipçisi yoktu.
- Rousseau was mad but influential; Hume was sane but had no followers.
Sami, Facebook'ta binlerce takipçiye sahipti.
- Sami had thousands of followers on Facebook.
- {i} mürit
- izdeş
- başlık
- yanlı
- (Avcılık) gerdel
- şakirt
- hayran
- yandaş
- {i} baskıcı
- dili hayran
- (Tekstil) takip çubuğu
- {i} havari
- (Nükleer Bilimler) (reactor technology) izleyici
- {i} hizmetli
- {i} peyk
- takip eden
- kuyruk
- selef
- follow
- izlemek
Tom'u izlemek zorunda değiliz.
- We don't have to follow Tom.
Siz beyefendiler beni izlemek ister misiniz?
- Would you gentlemen like to follow me?
- follow
- {f} takip etmek
Tom'un Mary'yi takip etmekten başka hiçbir seçeneği yoktu.
- Tom had no choice but to follow Mary.
Sıkı bir diyet takip etmek önemlidir.
- It's important to follow a strict diet.
- follower of tantrism
- tantrism takipçisi
- follower rest
- (Mühendislik) gezer yatak
- follower's role
- (Sosyoloji, Toplumbilim) Liderlik vasfına sahip olmayan, başkalarının yönlendirmesini takip eden kişinin rolü veya konumu
- follower of hitler
- hitler taraftarı
- follower of sharia
- (Politika, Siyaset) şeriatçı
- follower pin
- izleyici pin
- follower ring
- segman tutma çemberi
- follower ring value
- gözlü sürme vana
- follow
- takip
Bir lider mi yoksa bir takipçi misiniz?
- Are you a leader or a follower?
Anne Alice'in onu takip etmesini belirtti.
- The mother signed to Alice to follow her.
- follow
- izleme
Biz onun dersini izlemeliyiz.
- We should follow his example.
İyi bir vuruşcu olmak için, gevşek tutmalısın ve içgüdünü izlemelisin.
- To be a good batter, you've got to hang loose and follow your instincts.
- follow
- {f} izle
Köpek kuyruğunu sallayarak, sahibini izledi.
- The dog followed its master, wagging its tail.
Her insan farklı bir yol izlesede, hedeflerimiz aynıdır.
- Although each person follows a different path, our destinations are the same.
- follow
- dinlemek
O emirleri dinlemekten başka seçeneğim yok.
- I have no choice but to follow those orders.
Yapacağın tek şey onun tavsiyesini dinlemek.
- All that you have to do is to follow his advice.
- follow
- dolayı olmak
- emitter follower
- emetör sürücü
- follow
- itaat etmek
- follow
- kollamak
- follow
- ardına düşmek
- follow
- binaenaleyh
- follow
- kovalamak
- follow
- kavramak
- follow
- anlamak
- follow
- sonucu çıkmak
- follow
- izlemek (birisini)
- followers
- koşuntu
- magazine follower
- (Avcılık) gerdel
- cam follower
- supap iteceği
- cam follower
- subap iteceği
- cam follower
- itecek
- camp follower
- ordunun gerisinden gelen siviller
- cathode follower
- katot çıkışlı amplifikatör
- cathode follower
- katot takipçisi
- cathode follower amplifler
- katot çıkışı kuvvetlendiricisi
- follow
- hemen ardından yer almak
- follow
- dikkatle dinlemek
- follow
- -in ardından gelmek
- follow
- uymak
Onlara uymak zorunda değiliz.
- We don't have to follow them.
Sadece talimatlara uymak zorundasın.
- You only have to follow the instructions.
- follow
- {i} aşağıdaki
Aşağıdaki soruları İngilizce olarak yanıtlayın.
- Answer the following questions in English.
Önceki hayatınızda kim olabileceğinizi öğrenmek için aşağıdaki formu doldurunuz.
- Complete the following form to know who you could have been in a previous life.
- follow
- -in sonucu olmak
- follow
- oluşmak
- follow
- peşinden gitmek
- follow
- arkasından gelmek
- follow
- {f} sonra gelmek
- Follow
- uyun
Lütfen hemşirenin emirlerine uyun.
- Please follow the nurse's directions.
İlaç içerken şişe üzerindeki talimatlara dikkatlice uyun.
- When taking drugs, follow the directions on the bottle carefully.
- crowd follower
- Çoğunluğun fikrini benimseyen; meseleleri kendi bakış açısıyla değerlendirmeyen ve çoğunluğun fikirlerini, değerlerini ve prensiplerini kabul eden
Are you a crowd follower or a crowd leader?.
- fast follower
- Olayları, gidişatı vs. derhal hızlı bir şekilde takip eden
- follower of
- peykin
- trend follower
- Güncel akımları takip eden, moda olan şeylerin takipçisi
- camp follower
- sempatizan
- camp follower
- orduyu takip eden fahişe veya yardakçı
- camp follower
- parti taraftarı
- curve follower
- egri okuyucu
- emitter follower
- emetor surucu
- follow
- peşini bırakmamak
- follow
- arkasından yetişmeye çalışmak
- follow
- çıkmak
Buradan canlı çıkmak istiyorsan, beni izle.
- If you want to get out of here alive, follow me.
- follow
- (Askeri) UP ECHELON (AIR TRANSPORT): İNDİRME TAKVİYE KADEMESİ (HAVA ULAŞTIRMA): İndirme hedef bölgesine, hücum kademesinden sonra intikal eden unsurlar
- follow
- follow after peşinden gitmek
- follow
- bilardoda bir vuruş
- follow
- mesleğinde çalışmak
- follow
- {f} sürdürmek
- follow
- anlaşılmak
- follow
- {f} sonucu olmak
- wire follower
- (İnşaat) tel takip çubuğu