Brown ve arkadaşları kaçmak zorunda bırakıldılar.
- Brown and his friends were forced to flee.
Bahçede bir tavşan koşuyor.
- A rabbit is running in the garden.
Ben gerçekten yaparım, küçük siyah tavşan cevap verdi.
- I really do, replied the little black rabbit.
Yirmi atmaca bir baykuşun önünde kaçtı.
- Twenty sparrowhawks flee before an owl.
Berlin duvarı Doğudaki Almanların Batıya kaçmasını engellemek için inşa edilmiştir.
- The Berlin wall was built to prevent East Germans from fleeing to the West.
Yabani tavşanlar ormanda görülebilirler.
- Wild rabbits can be seen in the forest.
Tom yetiştirdiği tavşanları hatırladı.
- Tom remembered the rabbits he used to raise.
Etherical products flee once freely exposed to air.
The criminals took flight as soon as they heard the sirens.
The informant seemed skittish, as if he was about to rabbit.