Brown ve arkadaşları kaçmak zorunda bırakıldılar.
- Brown and his friends were forced to flee.
Sanırım, bu yüzden kaçarım.
- I think, therefore I flee.
Berlin duvarı Doğudaki Almanların Batıya kaçmasını engellemek için inşa edilmiştir.
- The Berlin wall was built to prevent East Germans from fleeing to the West.
Yahudiler, İspanyol Engizisyonundan kaçtılar ve onbeşinci asırda Osmanlı İmparatorluğu'na sığındılar.
- Jews fled the Spanish Inquisition and took shelter in Ottoman Empire in the fifteenth century.
Büyük bir hayvan hayvanat bahçesinden kaçtı.
- A large animal fled from the zoo.
Etherical products flee once freely exposed to air.
Thousands of people moved northward trying to flee the drought.
The prisoner tried to flee, but was caught by the guards.