O beni pohpohlamak istedi.
- She wanted to flatter me.
Onu pohpohlamak istedim.
- I wanted to flatter her.
O bana kompliman yapmak istedi.
- He wanted to flatter me.
Tom Mary'nin iltifatıyla pohpohlandı.
- Tom was flattered by Mary's attention.
Biz yöneticinin kibrini pohpohladık.
- We've flattered the director's vanity.
O bana düz bir cevap verdi.
- He gave me a flat answer.
O eve giderken düz bir lastik aldı.
- She got a flat tire on her way home.
Apartman dairesinde bir telefon var mı?
- Is there a telephone in the flat?
Apartman dairesinin bir bahçesi var mı?
- Has the flat got a garden?
Bisikletimin patlak bir lastiği vardı, bu yüzden yedi trenini kaçırdım.
- My bicycle had a flat tire, so I missed the seven o'clock train.
Bisikletimin patlak lastiği var.
- My bike has a flat tire.
Önerimi açıkça reddetti.
- He rejected my offer flatly.
Onun yardım teklifini açıkça reddetti.
- He flatly refused her requests for help.
Şimdi patlak lastiği tamir edebilir misin?
- Can you fix the flat tire now?
Senin bu patlak tekeri şimdi tamir etmek için zamanın olur muydu?
- Would you have time to fix this flat tire now?
Bisikletimin arka tekerleği patlak.
- The rear tire of my bicycle is flat.
Patrona yağ çekmene gerek yok.
- You don't need to flatter your boss.
Tom'un patlak tekerini tamir etmeyi önerdim.
- I offered to fix Tom's flat tire.
Onun yardım teklifini açıkça reddetti.
- He flatly refused her requests for help.
Saçımı ütüyle düzeltmek sonsuza kadar sürüyor.
- Flat ironing my hair takes forever.
Manzara tatsız ve monotondu.
- The landscape was flat and monotonous.
Düz arazi hiçbir dağ veya tepeye sahip değildir.
- Flat land has no mountains or hills.
Pohpohlanmış hissetmelisin.
- You should feel flattered.
Pohpohlanmış olduğumu söylemeliyim.
- I must say I'm flattered.
Pohpohlayan bir arkadaş senin en kötü düşmanındır.
- A flattering friend is your worst enemy.
Dairem birinci katta bulunmaktadır.
- My flat is located on the first floor.
Benim dairem üçüncü katta.
- My flat is on the third floor.
Onun sekreteri, gizli bilgiyi sızdırmayı kesinlikle reddetti.
- His secretary flatly denied leaking any confidential information.
Talebimizi kesin bir şekilde reddetti.
- He rejected our demand flatly.
Dalkavuklar şeytanın hemşiresidir.
- Flatterers are the Devil's nurses.
Onun kız arkadaşı tamamen düz göğüslü.
- Her girlfriend is completely flat-chested.
Daire tamamen mobilyalıdır.
- The flat comes fully furnished.
Anlaşılan o eski püskü daire boş.
- Apparently that shabby flat is vacant.
Lastiklerden biri boşaldığı için bisikletimi itmek zorundayım.
- I have to push my bike because one of the tyres is flat.
Ben hizmetlerim için haftalık 2.000 dolarlık sabit bir ücret talep ediyorum.
- I charge a flat fee of 2,000 dollars per weekend for my services.
Bu kolanın gazı kaçmış ve iyi tat vermiyor.
- This cola has gone flat and doesn't taste good.
Geçmişte dünya düz olarak düşünüldu.
- In the past the world was thought to be flat.
Jane durgun bir hafta sonu geçirdi.
- Jane spent a very flat weekend.
Pohpohlayan bir arkadaş senin en kötü düşmanındır.
- A flattering friend is your worst enemy.
The land around here is flat.
He can run a mile in four minutes flat.
She liked to walk in her flats more than in her high heels.
That girl is completely flat on both sides.
The palm of the hand, with the adjacent part of the fingers.
I'm not going to the party and that's flat.
a flat of strawberries.