O eve giderken düz bir lastik aldı.
- She got a flat tire on her way home.
Onun yüzeyi bir ayna kadar düzdü.
- Its surface was as flat as a mirror.
Apartman dairesinde iki banyo var mıdır?
- Are there two bathrooms in the flat?
Apartman dairesinin bir garajı var mı?
- Has the flat got a garage?
Tom'un patlak tekerini tamir etmeyi önerdim.
- I offered to fix Tom's flat tire.
Bisikletimin patlak bir lastiği vardı, bu yüzden yedi trenini kaçırdım.
- My bicycle had a flat tire, so I missed the seven o'clock train.
O fikri açıkça reddetti.
- He flatly rejected that idea.
O, içeri girmemi açıkça reddetti.
- He flatly refused to let me in.
Senin bu patlak tekeri şimdi tamir etmek için zamanın olur muydu?
- Would you have time to fix this flat tire now?
Tom'un patlak tekerini tamir etmeyi önerdim.
- I offered to fix Tom's flat tire.
Bisikletimin patlak lastiği var.
- My bike has a flat tire.
Tom'un patlak tekerini tamir etmeyi önerdim.
- I offered to fix Tom's flat tire.
Bisikletimin arka tekerleği patlak.
- The rear tire of my bicycle is flat.
Tom'un patlak tekerini tamir etmeyi önerdim.
- I offered to fix Tom's flat tire.
Saçımı ütüyle düzeltmek sonsuza kadar sürüyor.
- Flat ironing my hair takes forever.
Manzara tatsız ve monotondu.
- The landscape was flat and monotonous.
Düz arazi hiçbir dağ veya tepeye sahip değildir.
- Flat land has no mountains or hills.
Dairem birinci katta bulunmaktadır.
- My flat is located on the first floor.
Benim dairem üçüncü katta.
- My flat is on the third floor.
Talebimizi kesin bir şekilde reddetti.
- He rejected our demand flatly.
Arkadaşların sana ne kadar genç göründüğünle ilgili iltifat etmeye başlarsa, bu yaşlandığına dair kesin bir işarettir.
- When your friends begin to flatter you on how young you look, it's a sure sign you're getting old.
Daire tamamen mobilyalıdır.
- The flat comes fully furnished.
Onun kız arkadaşı tamamen düz göğüslü.
- Her girlfriend is completely flat-chested.
Anlaşılan o eski püskü daire boş.
- Apparently that shabby flat is vacant.
Lastiklerden biri boşaldığı için bisikletimi itmek zorundayım.
- I have to push my bike because one of the tyres is flat.
Ben hizmetlerim için haftalık 2.000 dolarlık sabit bir ücret talep ediyorum.
- I charge a flat fee of 2,000 dollars per weekend for my services.
Bu kolanın gazı kaçmış ve iyi tat vermiyor.
- This cola has gone flat and doesn't taste good.
Geçmişte dünya düz olarak düşünüldu.
- In the past the world was thought to be flat.
Jane durgun bir hafta sonu geçirdi.
- Jane spent a very flat weekend.
The land around here is flat.
He can run a mile in four minutes flat.
She liked to walk in her flats more than in her high heels.
That girl is completely flat on both sides.
The palm of the hand, with the adjacent part of the fingers.
I'm not going to the party and that's flat.
a flat of strawberries.