Prices will continue to rise.
- Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.
In September, 1929, stock prices stopped rising.
- Eylül 1929 da, hisse senedi fiyatları yükselişini durdurdu.
The multinational corporation lowered the price of several products.
- Çok uluslu ticaret şirketleri çok sayıda ürünün fiyatını düşürdü.
Everyone has his price.
- Herkesin bir fiyatı vardır.
And the good news is that today the economy is growing again. Wages, incomes, home values and retirement accounts are all rising again. Poverty is falling again.
- Ve iyi haber şu ki ekonomi tekrar büyüyor. Maaşlar, gelirler, ev fiyatları ve emeklilik hesapları yeniden artıyor. Yoksulluk yine düşüyor.
Don’t think of cost. Think of value.
- Fiyatını düşünmeyin. Değerini düşünün.
Prices depend on the costs and the demand.
- Fiyatlar maliyetlere ve talebe bağlıdır.
The new bicycle cost me as much as 50,000 yen.
- Yeni bisiklet bana 50.000 yen kadar fiyata mal oldu.
I'll agree to the terms if you lower the price.
- Fiyatı düşürürsen şartları kabul ederim.
We need a firm quotation by Monday.
- Pazartesiye kadar bir firmanın fiyat teklifine ihtiyacımız var.
The hotel was expensive, but the daily rate included breakfast.
- Otel pahalıydı ama günlük fiyata kahvaltı dahildi.
Our rates are now lower!
- Fiyatlarımız şimdi daha düşük!
I'll agree to the terms if you lower the price.
- Fiyatı düşürürsen şartları kabul ederim.
The store is closing soon and is offering everything at half price.
- Mağaza yakında kapanıyor ve her şeyi yarı fiyata sunuyor.
I offered 30% less than the asking price.
- İstenen fiyattan% 30 daha düşük teklif ettim.
Tom looked at the price tag once again.
- Tom bir defa daha fiyat etiketine baktı.
Tom decided not to buy it after he looked at the price tag.
- Tom fiyat etiketine baktıktan sonra onu almamaya karar verdi.