Everyone has his price.
- Herkesin bir fiyatı vardır.
Prices keep going up.
- Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.
A man can know the price of everything and the value of nothing.
- Bir insan her şeyin fiyatını bilebilir ve hiçbir şeyin değerini bilemez.
Don’t think of cost. Think of value.
- Fiyatını düşünmeyin. Değerini düşünün.
Prices depend on the costs and the demand.
- Fiyatlar maliyetlere ve talebe bağlıdır.
How much do these black pants and red shirts cost?
- Bu siyah pantolonların ve bu kırmızı gömleklerin fiyatı ne kadar?
I'll agree to the terms if you lower the price.
- Fiyatı düşürürsen şartları kabul ederim.
We need a firm quotation by Monday.
- Pazartesiye kadar bir firmanın fiyat teklifine ihtiyacımız var.
The rates cover all the meals at the hotel.
- Fiyat listesi, oteldeki tüm yemekleri kapsar.
I forgot that the daily rate included breakfast.
- Günlük fiyata kahvaltının dahil olduğunu unuttum.
I'll agree to the terms if you lower the price.
- Fiyatı düşürürsen şartları kabul ederim.
We can offer these new products at 20% below list price.
- Biz bu yeni ürünleri liste fiyatının % 20 altında sunabiliriz.
We offer competitive pricing.
- Biz rekabetçi fiyatlandırma öneriyoruz.
The product carries a high price tag.
- Ürün yüksek bir fiyat etiketi taşımaktadır.
Tom decided not to buy it after he looked at the price tag.
- Tom fiyat etiketine baktıktan sonra onu almamaya karar verdi.