Çamaşır makinesini tamir ediyorum.
- I am fixing the washing machine.
Saati tamir ediyorum.
- I am fixing the clock.
Onu tamir etmek yaklaşık 2,000 yene mal olacaktır.
- It'll cost about 2,000 yen to fix it.
Ben tost makinesini tamir etmek zorunda kaldım.
- I had to fix the toaster.
Hâlâ çamaşır makinesini onarmak zorundayım.
- I still have to fix the washing machine.
Onlar ısıtma sistemini onarmak için buradalar.
- They're here to fix the heating system.
Sızıntıyı düzeltmek için yardım ettim.
- I helped fix the leak.
Onu düzeltmek Tom'un sadece beş dakikasını aldı.
- It only took Tom a few minutes to fix that.
Sana iyi bir yemek hazırlamak için geldim.
- I came to fix you a decent meal.
Tom kendini berbat bir çıkmazda buldu.
- Tom found himself in a terrible fix.
Kendimi korkunç bir çıkmazda buldum.
- I found myself in a terrible fix.
Onlar tabelayı duvara tutturdular.
- They fixed the sign to the wall.
Düzeltilmesi gereken bir şey gördün mü?
- Did you see anything that needs to be fixed?
Bir hatayı düzeltmeliyim.
- I have to fix a mistake.
Bazı yanlışlar düzeltildi.
- Some bugs were fixed.
Sami daha az pahalı bir onarım önerdi.
- Sami suggested a less expensive fix.
Geçici olarak tamir edebilir misin?
- Can you fix it temporarily?
Mümkün olduğunca kısa sürede onu tamir etmesi için birini gönderir misin?
- Will you send someone to fix it as soon as possible?
Çalışmak için burada olmak yerine onun burada sadece kalıcı bir fikstür olduğunu anlarsın.
- Instead of being here to work, you get the sense that he's simply a permanent fixture here.
Artık sorunun ne olduğunu bildiğine göre onu düzeltmenin ne kadar zaman alacağını düşünüyorsun?
- Now that you know what the problem is, how long do you think it'll take to fix it?
O sadece geçici bir düzeltme.
- It's only a temporary fix.
Kralın ilkelerinde sabit bir standart vardır.
- There is a fixed standard in the king's principles.
Kitaplığı duvara sabitlesen iyi olur.
- You had better fix the bookcase to the wall.
Saatimin onarılması gerekiyor.
- My clock needs to be fixed.
Bisikletimin onarılmaya ihtiyâcı var.
- My bicycle needs fixing.
It's fixing to rain.
That heater will start a fire if you don't fix it.
That plumber's fix is much better than the first one's.
It rained before we repaired the roof, and were we in a fix!.
A majority of voters believed the election was fixed in favor of the incumbent.
She fixed dinner for the kids.
He got caught breaking into lockers, so a couple of guys fixed him after work.
Just one fix! -Alain Jourgensen.
We have a fix on your location.
A leech can fix itself to your skin without you feeling it.
He fixed me with a sickly grin, and said, I told you it wouldn't work!.
She's fixed on the idea of becoming a doctor.
Rover stopped digging under the fence after we had the vet fix him.
Julia's got all the fixings for a great party!.
I'll have all of the fixings on Thanksgiving!.
Legumes are nitrogen-fixing plants, growing them actually adds nitrogen to the soil rather than using it up.
... We're also fixing a longstanding problem with ...
... we're in the process of fixing that now ...