Tom uymak için elinden geleni yapıyor.
- Tom is doing his best to fit in.
Tom bir iş adamı olmak için uygundur.
- Tom is fitted to become a businessman.
Onun iş için uygun olduğunu düşünmüyorum.
- I don't think he is fit for the job.
Sinirli bir kişi bu iş için uygun olmaz.
- A nervous person will not be fit for this job.
Yalnızca onun iş için uygun olmadığını bulmak için çok çabalıyordu.
- He tried hard only to find that he was not fit for the job.
Bu mobilya parçası oturma odası için uygun değil.
- That piece of furniture is not fitting for the living room.
Oturma odasına uymadığı için masayı hediye olarak verdim.
- I gave away the table because it does not fit in the living room.
O bir öğretmen olmak için uygun değil.
- He's not fit to be a teacher.
Kralın sadece bir çocuğu vardı ve o bir kızdı, bu yüzden ona ondan sonra kral olmak için uygun olacak bir koca temin edilmesi gerektiğini öngördü.
- The king had only one child, and that was a daughter, so he foresaw that she must be provided with a husband who would be fit to be king after him.
Tom sağlıklı ve formda.
- Tom is healthy and fit.
Tom çok sağlıklı görünüyor.
- Tom seems to be as fit as a fiddle.
Tom'un bir bavul içine sahip olduğu her şeyi sığdırması mümkün oldu.
- Tom was able to fit everything he owned into one suitcase.
Dün yeşil bir kanepe aldım, ama kapıdan sığdıramadım, bu yüzden geri iade etmek zorunda kaldım.
- I bought a green couch yesterday, but I couldn't fit it through the door, so I had to return it.
Ben Tom'un beni onun dar programına uydurmasını umarım.
- I hope Tom can fit me into his tight schedule.
Tom bulmaca parçalarını birbirine geçirmek için zorlamaya çalıştı.
- Tom tried to force the puzzle pieces to fit together.
Sen yaşına bakılmaksızın bir fiziksel uygunluk testi için başvuruda bulunabilirsin.
- You can apply for a physical fitness test regardless of your age.
Senin planın benimkine uymalı.
- Your plan must fit in with mine.
Bu bana çok iyi uymadı.
- This didn't fit me very well.
O, öfke nöbetlerine eğilimlidir.
- He is subject to fits of anger.
Onun öksürük nöbeti vardı.
- She had a fit of coughing.
Krallara layık bir şölen!
- A feast like this is fit for a king!
Formda kalmak zorundasın.
- You have to keep fit.
John seksen yaşında ama hâlâ formda.
- John is eighty years old but still fit.
Böyle bir şölen krallara yakışır!
- A feast like this is fit for a king!
This job fits you - Bu iş sana uygun.
I think the girl working in the office is fit.
Dr. Percy has written a long ballad in many fits.
I want to fit the drapes to the design of the room.
She had a fit and had thrown all of his clothes out of the window.
The Wonder Bread advertising research results showed the “White Picket Fence” commercial had strong fit ratings.
The speaker should be certain that his subject fits the occasion.
They had to climb a wall six feet high.
- Onlar, altı fit yüksekliğinde bir duvara tırmanmak zorunda kaldı.
The road is ten feet in width.
- Yol on fit genişliğinde.
After their quarrel, she called it quits.
- Tartışmalarından sonra, o fit oldu.
After months of fighting, Tom and Mary decided to call it quits.
- Aylarca süren kavgadan sonra Tom ve Mary fit olmaya karar verdi.
... know I have to stay fit for music videos, so they'll leave ...