Anne kararlı bir şekilde Gilbert Blythe'ı asla affetmeyeceğim dedi.
- I shall never forgive Gilbert Blythe, said Anne firmly.
O kolunu sıkıca kavradı.
- He clutched her arm firmly.
O, dalı sıkıca tuttu.
- He held on firmly to the branch.
O, kolumu sımsıkı tuttu.
- She held my arm firmly.
Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.
- Jefferson believed firmly in the value of education.
Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
- I'm firmly opposed to corporal punishment.
Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı.
- She pressed her lips firmly together.
O kolunu sıkıca kavradı.
- He clutched her arm firmly.
İş için bu firmaya başvuruda bulunacağım.
- I will make an application to that firm for employment.
O büyük bir firma tarafından bir katib olarak alınmıştır.
- He was taken on by a large firm as a clerk.
Geçen yaz, sonunda on iki yıl önce katılmış olduğum firmadan ayrıldım.
- Last summer, I finally left the firm that I had joined twelve years before.
Hükümet programa katılan firmalara faizsiz kredi sağlayacak.
- The government will provide interest-free loans to firms that participate in the program.
Lütfen bu mesajı seminer bilgisiyle birlikte şirketinizdeki uygun yöneticilere gönderin.
- Please forward this message along with the seminar information to the appropriate managers in your firm.
Şirket ile yakından ilişkilidir.
- She is closely associated with the firm.
Ben buna kesin bir biçimde karşıyım.
- I'm firmly opposed to this.
Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
- I'm firmly opposed to corporal punishment.
Sıkı bir tokalaşmayla ayrıldılar.
- They parted with a firm handshake.
O büyük bir firma tarafından bir katib olarak alınmıştır.
- He was taken on by a large firm as a clerk.
Bizim dostluğumuz güçlü kaldı.
- Our friendship remained firm.
O, babasının ölümünden sonra firmanın sorumluluğunu üstüne aldı.
- He took charge of the firm after his father's death.
Geçen yaz, sonunda on iki yıl önce katılmış olduğum firmadan ayrıldım.
- Last summer, I finally left the firm that I had joined twelve years before.
O, elimi sıkıca tuttu ve bıraktı.
- He held my hand firmly and left.
Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı.
- She pressed her lips firmly together.
İlk kez, onunla pek sıkı değildi.
- The first time, she wasn't very firm with him.
Anne kararlı bir şekilde Gilbert Blythe'ı asla affetmeyeceğim dedi.
- I shall never forgive Gilbert Blythe, said Anne firmly.
Onun Allah'a inancı çok sağlam.
- Her belief in God is very firm.
Grant onlara sağlam bir söz vermeyi reddetti.
- Grant refused to give them a firm promise.
Senin sıranın geleceğinden eminim.
- I firmly believe that your time will come.
She corrected him firmly but gently.
Tie the rope firmly to the post.
... until the industry is very firmly electric. ...
... And I firmly believe that if every empowered patient and ...