firewood

listen to the pronunciation of firewood
Englisch - Türkisch
{i} çıra
{i} yakacak odun

Tom kışı geçirmek için yeterli yakacak odunu olup olmadığını merak etti. - Tom wondered if he had enough firewood to make it through the winter.

Neden dışarı çıkıp biraz yakacak odun getirmiyorsun? - Why don't you go out and get some firewood?

{i} odun

Tom bütün sabahı yakacak odun istifleyerek geçirdi. - Tom spent all morning stacking firewood.

Tom kışı geçirmek için yeterli yakacak odunu olup olmadığını merak etti. - Tom wondered if he had enough firewood to make it through the winter.

yakıt olarak kullanılan odun
wood
{s} ahşap

Bu masa ahşaptan yapılmıştır. - This desk is made of wood.

Ahşap evler kolayca tutuşurlar. - Wooden houses catch fire easily.

wood
odun

Tom tüm öğleden sonra odun yardıktan sonra yorgun hissetti. - Tom felt exhausted after chopping wood all afternoon.

Tom odunla yanan aşçı sobası için odun yardı. - Tom chopped wood for his woodburning cook stove.

wood
tahta

Bu masa tahtadan yapılmıştır. - This table is made from wood.

O oyuncak tahtadan yapılmış. - That toy is made out of wood.

wood
{i} fıçı
wood
ağaç

Japon flütleri çoğunlukla bambu kamışından yapılır, fakat son zamanlarda bazı ağaç olanları ortaya çıkmıştır. - Most Shakuhachi are made from bamboo, but recently some wooden ones have appeared.

Bu masa ağaçtan yapılmıştır. - This table is made out of wood.

wood
{s} tahtadan yapılmış

Bu masa tahtadan yapılmıştır. - This table is made of wood.

Bu tabure, deri ve tahtadan yapılmıştır. - This stool is made up of leather and wood.

wood
küçük orman
wood
koru

Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı. - The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.

container for holding firewood
yakacak odun tutarak konteyner
wood
odun tedarik etmek
wood
mangal kömürü
wood
{i} orman; koru
wood
{i} kereste

O, bir kitaplık yapabilmesi için biraz kereste satın alıyor. - He is buying some wood so that he can make a bookcase.

Tom yosunlu, çürümüş keresteleri temizledi. - Tom cleared away the mossy, rotten wood.

wood
ağaçlandırmak
wood
(İnşaat) tahta, takoz
wood
{i} ağaçlık

Parkın her yanı ağaçlık. - The park is well wooded.

wood
metil ispirtosu
wood
{i} ağaç; tahta: That table's made of wood. O masa ağaçtan yapılmış. The staircase is made of wood. Merdivenler
wood
woods i
Englisch - Englisch
Wood intended to be burned, typically for heat

After many days of hard work, we finally had enough firewood for the winter.

wood used for fuel; "they collected and cut their own firewood"
{i} wood used as fuel for a fireplace
Firewood is wood that has been cut into pieces so that it can be burned on a fire. wood that has been cut or collected in order to be burned in a fire
Wood for fuel
wood used for fuel; "they collected and cut their own firewood
wood
firewood
Favoriten