Bu yılki performansları çok berbattı.
- Their performance that year was horrible.
Tom çocuklarına karşı berbattı.
- Tom was horrible with children.
Saygısız, saldırgan ve nefret dolu cümleler yazmaktan kaçınmamız gerekir.
- We should avoid writing sentences that are disrespectful, offensive or hateful.
Sen gerçekten nefret dolusun!
- You're really hateful!
Bu ilacın tadı çok kötü.
- This medicine tastes horrible.
Tom kötü bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that something horrible was about to happen.
Tom'un Mary hakkında böylesine iğrenç şeyler söylediğine inanamıyorum.
- I can't believe that Tom said such hateful things about Mary.
Saygısız, saldırgan ve nefret dolu cümleler yazmaktan kaçınmamız gerekir.
- We should avoid writing sentences that are disrespectful, offensive or hateful.
Sen gerçekten nefret dolusun!
- You're really hateful!
He doesn't mean to be mean. It's just his nature.
- Er hatte nicht vor, fies zu sein. Es war halt seine Natur.
You must not keep company with such a mean fellow.
- Du solltest dich nicht mit einem derart fiesen Typen abgeben.