Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.
- A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident.
Onun kökenini belirlemek için orta çağlara geri gitmeliyiz.
- To determine its origin, we must go back to the middle ages.
Seyahat için tarihi belirlediler.
- They determined the date for the trip.
Avukat eylemin rotasını belirledi.
- The lawyer determined his course of action.
Yatmadan önce bu bulmacayı çözmeye karar verdim.
- I'm determined to solve this puzzle before I go to bed.
Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
- Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
What's the best way to determine the gender of the child? Look between its legs.
- „Wie kann man am besten das Geschlecht des Kindes feststellen?“ – „Sieh ihm zwischen die Beine!“