Seni temin ederim, her şey yolunda.
- I assure you, everything's fine.
Şimdi her şeyin yolunda olduğuna inanıyorum.
- I believe everything is fine now.
Güzel sağlıklı bir bebek doğurdu.
- She gave birth to a fine healthy baby.
Sağlıklı bir merak, aslında güzel bir şeydir.
- A healthy curiosity is truly a fine thing.
Bu kahveyi çok ince öğüt.
- Grind this coffee very fine.
The fruit must be finely fragmented, before it can go into the press.
- Das Obst muss fein zerstückelt werden, bevor es in die Presse kommt.