He has endured sacrifices for America that most of us cannot begin to imagine.
- O, Amerika için çoğumuzun hayal bile edemeyeceği fedakarlıklara katlandı.
We've both made sacrifices.
- Her ikimiz de fedakârlıklar yaptık.
Perpetual devotion to what a man calls his business, is only to be sustained by perpetual neglect of many other things.
- kendi işini sürekli fedakarlık olarak tanımlayan biri, sadece diğer bir çok şeyi ihmal ederek sürdürülebilir.
Tom and Mary are devoted parents.
- Tom ve Mary fedakâr ebeveynlerdir.
Fadil and Layla were both very devoted parents.
- Fadıl ve Leyla'nın ikisi de çok fedakar anne babalardı.