nought aghast, his mightie hand enhaunst: / The stroke down from her head vnto her shoulder glaunst.
A hereditary monarch relies on pomp and ceremony, which enhance the respect for the institution.
I have too much homework today.
- Bugün, çok fazla ödevim var.
If you eat too much you will become fat.
- Çok fazla yersen şişmanlarsın.
I bought a backpack at the army surplus store.
- Ordu fazlası mağazasında bir sırt çantası aldım.
That country has a trade surplus. It exports more than it imports.
- O ülkenin ticaret fazlası var. O, ithalatından çok ihracat yapıyor.
This movement from rural to urban areas has been going on for over two hundred years.
- Kırsaldan şehir bölgelerine yapılan bu taşınma iki yüzyıldan daha fazla bir süredir devam etmektedir.
Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
- Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
It's not such a big problem. You're worrying way too much.
- O öyle büyük bir sorun değil. Oldukça fazla üzülüyorsun.
That jacket is way too big for you.
- O ceket sizin için çok fazla büyük.
She smokes excessively.
- O çok fazla sigara içiyor.
Excessive gambling causes the same brain changes as a drug addiction.
- Fazla kumar, uyuşturucu bağımlılığına benzer beyin değişimlerine neden olur.
Too much drinking will make you sick.
- Çok fazla içmek seni hasta edecek.
If you eat too much you will become fat.
- Çok fazla yersen şişmanlarsın.
We have more than enough time to spare.
- Harcamak için gereğinden fazla zamanımız var.
Tom has far more experience than Mary.
- Tom'un Mary'den daha fazla deneyimi var.
He drinks far too much beer.
- O çok fazla bira içer.
Soldiers currently in theatre will not be made redundant.
- Şu an tiyatrodaki askerler ihtiyaç fazlası yapılmayacaklar.
We have more than enough time to spare.
- Harcamak için gereğinden fazla zamanımız var.
Why do you spend most of your spare time with Tatoeba?
- Tatoeba ile benimle harcadığından daha fazla zaman harcamayı tercih edersin.
Don't go above five rubles.
- Beş rubleden fazla ödeme yapmayınız.
I love this book above all.
- Bu kitabı her şeyden fazla seviyorum.
We'll need an extra ten dollars.
- Fazladan bir on dolara ihtiyacımız olacak.
Will there be an extra charge for that?
- Onun için fazladan bir masraf olacak mı?
You shouldn't eat to excess.
- Çok fazla yememelisin.
Don't drink to excess.
- İçkiyi fazla kaçırma.
The price turned out to be lower than I thought.
- Fiyat düşündüğümden daha da fazla düştü.
If I were abroad and I ran out of money, I would call my parents to ask for more.
- Yurt dışında olsam ve param bitse, ben daha fazla istemek için ailemi ararım.
The Philippines experienced more than twenty super typhoons that year.
- Filipinler o yıl yirmiden fazla süper tayfun yaşadı.
There are plenty more of those.
- Bunlardan çok daha fazlası vardır.
Don't get so nervous there is a plenty of time to answer all the questions.
- Tüm soruları cevaplamak için çok fazla zamanınız olduğu için gergin olmayın.
The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more.
- Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.