faydalı

listen to the pronunciation of faydalı
Türkisch - Englisch
useful

Cows are more useful than any other animal in this country. - İnekler bu ülkede başka bir hayvandan daha faydalıdır.

This book may well be useful to you. - Bu kitap sana epey faydalı olabilir.

helpful

Do you think what I did was helpful? - Yaptığımın faydalı olduğunu düşünüyor musun?

Anything you can tell me might be helpful. - Bana söyleyebileceğin bir şey faydalı olabilir.

utility
profitable
benignant
beneficial

Sunshine is beneficial to plants. - Güneş ışığı bitkiler için faydalıdır.

It has actually been beneficial. - Aslında faydalı oldu.

advantageous
favourable [Brit.]
rewarding

It was a very rewarding experience. - O çok faydalı bir deneyimdi.

I found that very rewarding. - Onu çok faydalı buldum.

favorable
utilitarian
serviceable
of use

This may be of use to you. - Bu sana faydalı olabilir.

The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory. - Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.

valuable
useful; worthwhile; beneficial, advantageous
salutary
useful, beneficial
positive
avail
productive
improving
useful to
{s} favourable
fructuous
eu
faydalı hale getirmek
utilize
fayda
benefit

This law will benefit the poor. - Bu yasanın yoksullara faydası olacaktır.

Nowadays we are apt to forget the benefits of nature. - Bugünlerde doğanın faydalarını unutmaya meyilliyiz.

fayda
advantage

She often takes advantage of his ignorance. - O, sık sık onun cehaletinden faydalanır.

He saw no advantage in waiting any longer. - Daha fazla beklemekte bir fayda görmüyordu.

fayda
profit

A wise person profits by his mistakes. - Akıllı bir kişi hatalarından faydalanır.

faydalı olmak
be useful
faydalı biçimde
instrumentally
faydalı olma
profitableness
faydalı olmak
come in handy
faydalı olmak
pay dividends
faydalı olmak
be of service to
faydalı yük
useful load
fayda
utility
fayda
{i} use

I found that the machine was of no use. - Ben makinenin faydası olmadığını anladım.

Personal computers are of great use. - Kişisel bilgisayarlar çok faydalıdırlar.

fayda
(Latin) utilitas
fayda
good

It's good for your health to get up early in the morning. - Sabah erken kalkmak sağlığın için faydalıdır.

Is eating fish good for you? - Sizin için balık yemek faydalı mı?

fayda
interest
fayda
compensation
fayda
virtue
fayda
effectuality
faydalı olmak
avail
fayda
profitability
fayda
efficacy
fayda
serviceableness
fayda
usefulness
fayda
behoof
fayda
gain

Ill-gotten gains never benefit anyone. - Haksız kazançların kimseye faydası olmaz.

faydalı olmak
pay off
faydalı olmak
do someone good
(ileride) faydalı olmak
(deyim) come in useful
(ileride) faydalı olmak
(deyim) come in handy
fayda
grist
fayda
(Hukuk) advantage, benefit
fayda
service
fayda
stead
fayda
avail

He availed himself of the 'off-and-on' holidays to visit his native country. - Doğduğu ülkeyi ziyaret etmek için ara sıra tatillerden faydalandı.

fayda
handiness
fayda
use, utility, value, benefit, advantage
faydalı olmak
stead
faydalı olmak
bestead
her zaman taşınan faydalı şey
vade mecum
uçak faydalı yükü
useful load
Türkisch - Türkisch
Yararlı: "Seninle dostluğumuzu, artık hayırlı ve faydalı buluyor."- H. Taner
Yararlı

Demir çok yararlı bir metaldir. - Demir çok faydalı bir metaldir.

fayda
Yarar, kâr: "Bunların faydasından geçtik, zararlarını görmeyelim."- M. Ş. Esendal
fayda
(Osmanlı Dönemi) menfaat
Fayda
(Osmanlı Dönemi) MİNVAL
fayda
Yarar, kâr
fayda
(Osmanlı Dönemi) fâide