I'm just being pragmatic.
- Ben sadece faydacı davranıyorum.
The new road will benefit the people living in the hills.
- Yeni yolun tepede yaşayan insanlara faydası olacaktır.
Nowadays we are apt to forget the benefits of nature.
- Bugünlerde doğanın faydalarını unutmaya meyilliyiz.
He saw no advantage in waiting any longer.
- Daha fazla beklemekte bir fayda görmüyordu.
He saw no advantage in waiting any longer.
- Daha fazla beklemenin hiçbir faydası olmadığını anladı.
A wise person profits by his mistakes.
- Akıllı bir kişi hatalarından faydalanır.
It is no use asking for her help.
- Onun yardımını istemenin faydası yok.
I found that the machine was of no use.
- Ben makinenin faydası olmadığını anladım.
To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
- Hastanedeki tatsız deneyimleri telafi etmek için, Tom onun için faydalı olandan biraz daha fazla içti.
Is eating fish good for you?
- Sizin için balık yemek faydalı mı?
Ill-gotten gains never benefit anyone.
- Haksız kazançların kimseye faydası olmaz.
He availed himself of the 'off-and-on' holidays to visit his native country.
- Doğduğu ülkeyi ziyaret etmek için ara sıra tatillerden faydalandı.