favorably attentive; propitious

listen to the pronunciation of favorably attentive; propitious
Englisch - Türkisch

Definition von favorably attentive; propitious im Englisch Türkisch wörterbuch

present
{i} mevcut

Tom'un dışında herkes mevcuttu. - All but Tom were present.

Bütün öğrenciler mevcut değiller. - Not all those students are present.

present
{i} şu an

O, şu anki maaşından memnun. - She is content with his present salary.

Şu andaki eğitim sisteminde hangi eksikliği bulabilirsin? - What defect can you find in the present system of education?

present
{i} hediye, armağan
present
{s} şimdiki

Onun şimdiki yardımcısı Bayan Nokami'dir. - His present assistant is Miss Nokami.

Şimdiki işimi bırakacağım. - I am going to leave my present job.

present
{s} halihazırdaki
present
bergüzar
present
gün

Tom babasına doğum günü hediyesi göndermekten geri kalmaz. - Tom never fails to send a birthday present to his father.

Ona doğum günü için bir hediye vermek istiyorum. - I would like to give him a present for his birthday.

present
{i} belge
present
tanıtmak
present
sahnede göstermek
present
{i} şimdiki zaman

Cennet ya da cehennem yoktur. Biz sadece şimdiki zamanda yaşayabiliriz. - There is no heaven or hell. We can only live in the present.

Şimdiki zaman gibi zaman yok. - There's no time like the present.

present
{s} adı geçen
present
(fiil) sunmak, sahneye koymak, vermek, bulunmak (iltifat), tanıtmak, takdim etmek, ortaya koymak, ileri sürmek, aday göstermek, arzetmek, çıkarmak, ibraz etmek, nişan almak, doğrultmak (silah), doğrultmak, sahnelemek
present
{f} takdim etmek
present
takdim etme
present
şu anki

Tom şu anki maaşından memnun değil. - Tom isn't content with his present salary.

O, şu anki maaşından memnun. - She is content with his present salary.

present
bugünkü

Tom bugünkü toplantıda hazır olacak. - Tom is going to be present at today's meeting.

Taoizm bugünkü Henan ilinde M.Ö. 604'te doğmuş bir pir olan Laozi'nin öğretileri üzerine kurulmuştur. - Taoism was founded on the teachings of Laozi, a sage born in 604 B.C. in present-day Henan Province.

present
{s} bulunan, hazır, mevcut: the animals present in this region bu bölgede bulunan
Englisch - Englisch
present
favorably attentive; propitious
Favoriten