Buraya çabuk vardık, değil mi?
- We arrived here fast, didn't we?
Kötü haber çabuk yayılır.
- Bad news travels fast.
Şu öğrenci hızlı koşar, değil mi?
- That student runs fast, doesn't he?
Kim daha hızlı koşar, Ken mi Tony mi?
- Who runs faster, Ken or Tony?
İslam'ın beş şartı; şehadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmektir.
- The five pillars of Islam are belief, worship, fasting, almsgiving, and pilgrimage.
İslam'ın beş şartı; şehadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmektir.
- The five pillars of Islam are belief, worship, fasting, almsgiving, and pilgrimage.
Fadıl bir Müslüman olmamasına rağmen oruç tutmaya başladı.
- Fadil started fasting although he wasn't a Muslim.
Tom yatağına yığıldı ve kısa sürede hızlıca uyudu.
- Tom flopped onto his bed and was soon fast asleep.
Noel hızla yaklaşıyor.
- Christmas is fast approaching.
Koko, hızla öğrenmeye devam etti.
- Koko continued to learn fast.
Gözlerinizi açık tutun, hızlı olacak.
- Keep your eyes open, it's going to happen fast.
Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.
- I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely.
Bir köpek bir insanın koşabildiğinden daha hızlı koşabilir.
- A dog can run faster than a man can.
Kim daha hızlı koşar, Ken mi Tony mi?
- Who runs faster, Ken or Tony?
Emniyet kemerleriniz bağlı şekilde koltuklarınızda kalın.
- Remain in your seats with your seat belts fastened.
Bu ağaca sıkı dayanın.
- Hold fast to this tree.
Tüm gevşek düğümleri kontrol edin ve onları sıkı bağlayın.
- Check all the loose knots and fasten them tight.
Tom'un uyumada problemi olduğunda, o kakımları saymaya başlar.O, onu çabucak sakin bir hale getirir. Ve o kakımları elliye kadar sayabilmeden önce derin uykuya dalar.
- When Tom has trouble sleeping, he starts counting stoats. That quickly brings him into a peaceful mood, and he is fast asleep before he could count the stoats to fifty.
Onun yanında, ben bizim sınıfta en hızlı koşucuyum.
- Next to him, I'm the fastest runner in our class.
The horsemen came fast on our heels.
It is at the core of the Vision Quest, the solitary period of fasting and closeness to the earth to discover one's life path and purpose.
All the washing has come out pink. That red tee-shirt was not fast.
Do it as fast as you can.
He is fast asleep.
She's fast – she slept with him on their first date.
Hold this rope as fast as you can.
I am going to buy a fast car.
There must be something wrong with the hall clock. It is always fast.
That rope is dangerously loose. Make it fast!.