Definition von fastness im Englisch Türkisch wörterbuch
- sağlamlık
- (renk/vb.) kalıcılık
- {i} sebat
- {i} hızlılık
- {i} sığınak
- {i} korunak; mahfuz yer
- {i} sıkılık
- {i} (kumaş boyası için) sabitlik; sabitlik derecesi
- {i} dayanıklılık
- sığınak/sıkılık
- {i} uçarılık
- {i} çabukluk
- istihkâm
- {i} ücra yer
- (Tekstil) haslık Açıklama: Kullanım esnasında malzemenin dış etkilere karşı direncin bir ölçüsüdür
- {i} sabır
- {i} emin yer
- {i} solmazlık
- sabitlik
- haslık
- fast
- {s} süratli
- fast
- {s} çabuk
Bu kazada beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine bu kadar çabuk gelmeleri.
- What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
Buraya çabuk vardık, değil mi?
- We arrived here fast, didn't we?
- fast
- hızlı
Lütfen çok hızlı konuşma.
- Do not speak so fast, please.
Kim daha hızlı koşar, Ken mi Tony mi?
- Who runs faster, Ken or Tony?
- fastness to detergents
- deterjan haslığı
- fastness to pressing
- ütü haslığı
- fastness to water
- suya karşı dayanıklılık
- fastness to steaming
- buharlanma hasligi
- fastness to acides
- (Tekstil) aside dayanıklılık
- fastness to alkali
- (Tekstil) alkaliye dayanıklı
- fastness to bleaching
- (Tekstil) ağartma haslığı, beyazlatma haslığı
- fastness to boiling
- (Tekstil) kaynatma haslığı
- fastness to carbonizing
- (Tekstil) karbonizasyon haslığı
- fastness to cleaning
- (Tekstil) temizleme haslığı
- fastness to crabbing
- (Tekstil) yaş fiksaj haslığı
- fastness to decating
- (Tekstil) dekatirleme haslığı
- fastness to dry cleaning
- (Tekstil) kuru temizleme haslığı
- fastness to finishing
- (Tekstil) apreleme katılığı
- fastness to fulling
- (Tekstil) dinkleme haslığı
- fastness to ironing
- (Tekstil) ütü haslığı
- fastness to kier boiling
- (Tekstil) kazanda pişirme haslığı
- fastness to light
- (Tekstil) ışık haslığı
- fastness to light
- ışığa dayanıklılık
- fastness to mercerizing
- (Tekstil) merserizasyon haslığı
- fastness to milling
- (Tekstil) dinkleme haslığı
- fastness to perspiration
- (Tekstil) tere karşı dayanıklılık
- fastness to potting
- (Tekstil) yaş dekatür haslığı
- fastness to processing
- (Tekstil) fabrikasyon haslığı
- fastness to rain
- (Tekstil) yağmur haslığı
- fastness to rubbing
- (Tekstil) sürtünme haslığı
- fastness to saltwater
- (Tekstil) tuzlu su haslığı
- fastness to setaming
- (Tekstil) buharlanma haslığı
- fastness to sizing
- (Tekstil) apreye dayanıklılık
- fastness to soap
- (Tekstil) sabunlama haslığı
- fastness to solvents
- (Tekstil) çözücü haslığı
- fastness to storage
- (Tekstil) depolama haslığı
- fastness to sunlight
- (Tekstil) güneş ışığı haslığı
- fastness to washing
- (Tekstil) yıkama haslığı
- fastness to water drops
- (Tekstil) su damlası haslığı, su lekesi haslığı
- fastness to water spotting
- (Tekstil) su damlası haslığı, su lekesi haslığı
- fastness to weathering
- (Tekstil) hava haslığı,hava etkilerine karşı dayanıklılık
- fast
- {f} oruç tutmak
İslam'ın beş şartı; şehadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmektir.
- The five pillars of Islam are belief, worship, fasting, almsgiving, and pilgrimage.
- fast
- oruç
Tom sadece su içerek üç gün oruç tuttu.
- Tom fasted for three days, only drinking water.
İslam'ın beş şartı; şehadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmektir.
- The five pillars of Islam are belief, worship, fasting, almsgiving, and pilgrimage.
- fast
- dayanıklı
- fast
- defalarca
- fast
- hızlıca
Tom yatağına yığıldı ve kısa sürede hızlıca uyudu.
- Tom flopped onto his bed and was soon fast asleep.
- fast
- hızla
Noel hızla yaklaşıyor.
- Christmas is fast approaching.
Dünya hızla değişiyor.
- The world is changing fast.
- fast
- eli çabuk
- fast
- ayrılmaz
- fast
- hoppaca
- fast
- {i} oruç süresi
- fast
- hafifmeşrep
- fast
- {s} rengi atmaz
- fast
- değişmez
- fast
- derin olarak
- fast
- (Argo) hovarda
- fast
- (Tıp) aç
Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.
- I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely.
Gözlerinizi açık tutun, hızlı olacak.
- Keep your eyes open, it's going to happen fast.
- fast
- yapışmak
- fast
- daha hızlı
Genel olarak söylemek gerekirse, oğlanlar kızlardan daha hızlı koşabilirler.
- Generally speaking, boys can run faster than girls.
Ken senden daha hızlı koşar.
- Ken runs faster than you.
- fast
- yel gibi
- fast
- sabit (renk)
- fast
- hızlı yaşayan
- fast
- fişek gibi
- fast
- muhkem
- fast
- (Askeri) deste
- fast
- ileri saat
- fast
- (Bilgisayar) hızlı basma
- fast
- (Tıp) diyet
- fast
- dayanmak
- alkali fastness
- alkali haslığı
- allround fastness
- üniversal haslık
- colour fastness
- renk haslığı
- fast
- sıkı olarak
- fast
- (sögen) ileri
- fast
- sıkıca
- fast
- sağlamca
- hot water fastness
- sıcak su haslığı
- kier boiling fastness
- pişirme haslığı
- light fastness
- ışık haslığı
- light-fastness
- ışık haslığı
- fast
- bağlı
Emniyet kemerleriniz bağlı şekilde koltuklarınızda kalın.
- Remain in your seats with your seat belts fastened.
- allround fastness
- universal haslik
- brightening fastness
- avivaj hasligi
- colour fastness
- haslığı
- light fastness
- ışık hasligi
- water fastness
- su hasligi
- wet fastness
- yaş haslık
- alkali fastness
- (Tekstil) alkali haslığı, baz haslığı
- allround fastness
- (Tekstil) üniversal haslık, her tür haslık
- boiling fastness
- (Tekstil) kaynatma haslığı
- brightening fastness
- (Tekstil) avivaj haslığı
- decatizing fastness
- (Tekstil) dekatir haslığı
- fast
- {s} sabit
- fast
- metin
- fast
- eğlenceye düşkün
- fast
- {s} sıkı
Bu ağaca sıkı dayanın.
- Hold fast to this tree.
Tüm gevşek düğümleri kontrol edin ve onları sıkı bağlayın.
- Check all the loose knots and fasten them tight.
- fast
- {s} seri
- fast
- {s} su gibi
- fast
- çabucak
Tom'un uyumada problemi olduğunda, o kakımları saymaya başlar.O, onu çabucak sakin bir hale getirir. Ve o kakımları elliye kadar sayabilmeden önce derin uykuya dalar.
- When Tom has trouble sleeping, he starts counting stoats. That quickly brings him into a peaceful mood, and he is fast asleep before he could count the stoats to fifty.
- fast
- {s} hafifmeşrep. z. çabuk, tez
- fast
- tamamen
- fast
- süratle
- fast
- derin bir şekilde
- fast
- sadık
- fast
- hızlı görünüm
- fast
- {s} sağlam
- fast
- {s} uçarı
- fast
- (fiil) oruç tutmak
- fast
- sımsıkı
- fast
- sık sık
- fast
- {s} solmaz
- fast
- adv.hızlıca: adj.hızlı,çabuk
- fast
- {s} ileri (saat)
- fast
- yanında
Onun yanında, ben bizim sınıfta en hızlı koşucuyum.
- Next to him, I'm the fastest runner in our class.
- fast
- çıkmaz
- fast
- {s} tez canlı
- fast
- derin çabuk
- fast
- yakında
- friction fastness
- (Tekstil) sürtünme haslığı
- ironing fastness
- (Tekstil) ütü haslığı
- perspiration fastness
- (Tekstil) ter haslığı
- rubbing fastness
- (Tekstil) sürtme haslığı
- rubbing fastness
- (Tekstil) sürtünme haslığı
- seawater fastness
- (Tekstil) deniz suyu haslığı
- solvent fastness
- (Tekstil) çözücü haslığı
- wet wrinkle fastness
- (Tekstil) yaş buruşmazlık haslığı