İslam'ın beş şartı; şehadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmektir.
- The five pillars of Islam are belief, worship, fasting, almsgiving, and pilgrimage.
Fadıl bir Müslüman olmamasına rağmen oruç tutmaya başladı.
- Fadil started fasting although he wasn't a Muslim.
İslam'ın beş şartı; şehadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmektir.
- The five pillars of Islam are belief, worship, fasting, almsgiving, and pilgrimage.
Fadıl bir Müslüman olmamasına rağmen oruç tutmaya başladı.
- Fadil started fasting although he wasn't a Muslim.
İslam'ın beş şartı; şehadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmektir.
- The five pillars of Islam are belief, worship, fasting, almsgiving, and pilgrimage.
Buraya çabuk vardık, değil mi?
- We arrived here fast, didn't we?
Tom yeni başladı fakat çabuk anlıyor.
- Tom's a beginner, but he catches on fast.
Lütfen çok hızlı konuşma.
- Do not speak so fast, please.
Şu öğrenci hızlı koşar, değil mi?
- That student runs fast, doesn't he?
İslam'ın beş şartı; şehadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmektir.
- The five pillars of Islam are belief, worship, fasting, almsgiving, and pilgrimage.
Fadıl bir Müslüman olmamasına rağmen oruç tutmaya başladı.
- Fadil started fasting although he wasn't a Muslim.
En son ne zaman oruç tuttun?
- When was the last time you fasted?
Tom yatağına yığıldı ve kısa sürede hızlıca uyudu.
- Tom flopped onto his bed and was soon fast asleep.
Noel hızla yaklaşıyor.
- Christmas is fast approaching.
Saklanan zemin köpek balıklarından biri onu uyluğun üst kısmından hızla yakalamadan önce o birkaç yardadan daha fazla yüzmemişti.
- He had not swum more than a few yards before one of the skulking ground sharks had him fast by the upper part of the thigh.
Gözlerinizi açık tutun, hızlı olacak.
- Keep your eyes open, it's going to happen fast.
Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.
- He who uncovers the most dies the fastest.
Ken senden daha hızlı koşar.
- Ken runs faster than you.
Genel olarak söylemek gerekirse, oğlanlar kızlardan daha hızlı koşabilirler.
- Generally speaking, boys can run faster than girls.
Emniyet kemerleriniz bağlı şekilde koltuklarınızda kalın.
- Remain in your seats with your seat belts fastened.
The holy month of Ramadan is among the most joyous events of the year for Muslims, but for members of Turkey’s non-fasting minority, it can be a time of intolerance and annoyance instead.
Bu ağaca sıkı dayanın.
- Hold fast to this tree.
Tüm gevşek düğümleri kontrol edin ve onları sıkı bağlayın.
- Check all the loose knots and fasten them tight.
Tom'un uyumada problemi olduğunda, o kakımları saymaya başlar.O, onu çabucak sakin bir hale getirir. Ve o kakımları elliye kadar sayabilmeden önce derin uykuya dalar.
- When Tom has trouble sleeping, he starts counting stoats. That quickly brings him into a peaceful mood, and he is fast asleep before he could count the stoats to fifty.
Onun yanında, ben bizim sınıfta en hızlı koşucuyum.
- Next to him, I'm the fastest runner in our class.
The horsemen came fast on our heels.
It is at the core of the Vision Quest, the solitary period of fasting and closeness to the earth to discover one's life path and purpose.
All the washing has come out pink. That red tee-shirt was not fast.
Do it as fast as you can.
He is fast asleep.
She's fast – she slept with him on their first date.
Hold this rope as fast as you can.
I am going to buy a fast car.
There must be something wrong with the hall clock. It is always fast.
That rope is dangerously loose. Make it fast!.
... the moment when fasting is interrupted ...
... passed along to a fasting personality muslims who are waiting for him wasn't ...