Diversity is what gives us strength.
- Bize güç veren şey farklılıktır.
In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
- Teoride, teori ve uygulama arasında farklılık yok. Ama uygulamada var.
Tom and I have our differences.
- Tom'un ve benim farklılıklarımız var.
People need to be aware of their differences, but also embrace their commonness.
- İnsanların farklılıklarının farkında olması gerekir, ama aynı zamanda onları yaygınlığını da kucaklamalılar.
There are significant differences between those two countries.
- Bu iki ülke arasında önemli farklılıklar var.
It will not make much difference whether you go today or tomorrow.
- Bugün ya da yarın gitmen pek fark yaratmayacak.
There are some differences between British English and American English.
- İngiliz İngilizcesi ve Amerikan İngilizcesi arasında bazı farklar vardır.
It is important for English learners to remember the distinction between 'fun' and 'funny'.
- İngilizce öğrenenlerin 'eğlence ve 'eğlenceli' arasındaki farkı hatırlamaları önemlidir.
The age gap between them is rather large.
- Aralarındaki yaş farkı oldukça fazla.
There is a generation gap between them.
- Onlar arasında kuşak farkı var.
Tom is well aware of the odds.
- Tom ihtimallerin farkındadır.
Tom noticed something was odd.
- Tom bir şeyin tuhaf olduğunu fark etti.
It wouldn't matter to me.
- Benim için fark etmez.
Even if it is true, it matters little.
- Doğru olsa bile çok az fark eder.
The cancer had spread to several organs.
- Kanser farklı organlara yayıldı.
Diversity is what gives us strength.
- Bize güç veren şey farklılıktır.
Nobody is going to notice, I suppose.
- Sanırım kimse fark etmeyecek.
Tom didn't seem to notice.
- Tom farkına varmış gibi görünmüyordu.
Striking differences existed between the two boys.
- İki oğlan arasında dikkat çekici farklılıklar vardı.
Tom and I have our differences.
- Tom'un ve benim farklılıklarımız var.
Tom is well aware of the odds.
- Tom ihtimallerin farkındadır.