Onlar büyükelçi Tom Jackson'ı ellerinden geldiği kadar Washington'dan uzağa gönderdiler.
- They sent ambassador Tom Jackson as far away from Washington as they ever could.
Uzağa gitsen bile, telefon üzerinden birbirimizle temas kurmaya devam edelim.
- Even if you go far away, let's keep in touch with each other over the phone.
Uzaklarda ama hala onu seviyorum.
- She is far away, but I still love her.
O, çok uzaklardan geldi.
- He came from far away.
Sen çok uzakta oturuyorsun.
- You live too far away.
Çok uzakta olmayan bir silah sesi duyduk.
- We heard a shot not far away.
Tom elinden geldiği kadar Mary'den uzaklara gitmek istedi.
- Tom wanted to get as far away from Mary as he could.
O, çok uzaklardan geldi.
- He came from far away.
O benim evimden uzakta yaşar.
- He lives far away from my house.
Ben uzakta bir ışık gördüm.
- I saw a light far away.
Kitaplar sizi hem gerçek hem de hayali uzak memleketlere götürebilir.
- Books can transport you to faraway lands, both real and imagined.
Their formatting and organization is far and away better than their closest rival.