O mükemmel olmaktan uzaktır.
- He is far from perfect.
Onun çalışması kabul edilebilir, ama mükemmel olmaktan uzak.
- His work was acceptable, but far from excellent.
O, bana bir yalan söyleyecek kadar çok ileri gitti.
- He went so far as to call me a liar.
Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
- To take something too far.
Uzağa gitsen bile, telefon üzerinden birbirimizle temas kurmaya devam edelim.
- Even if you go far away, let's keep in touch with each other over the phone.
Tom ne kadar uzağa gittiğini görmek için kilometre sayacını kontrol etti.
- Tom checked his odometer to see how far he'd driven.
Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
- Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
Kapıdan daha öteye gitmedi.
- He went no farther than the gate.
Tom'un yeme isteği vardı fakat evde yiyecek bir şey olmadığı için yaşadığı yerden çok uzakta olmayan mahalle marketine gitti.
- Tom had the munchies, but since there was nothing in the house to eat, he went to the convenience store not too far from where he lived.
Tom bizden uzakta olmayan kirasız küçük bir evde yaşıyordu.
- Tom was living rent-free in a small house not too far from us.
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
- Far from eye far from heart.
O çok fazla bira içer.
- He drinks far too much beer.
Çiftliklerin %75'inden fazlası domuz ve süt ineği yetiştirdi.
- More than 75% of farms raised pigs and milk cows.
Ben daha ileri yürüyemem.
- I can't walk any further.
O, daha ileriye yürüyemedi.
- He could not walk any further.
Telefon kullanabileceğimiz buradan uzakta olmayan bir yer var.
- There is a place not far off from here where we can use the phone.
Bilgelik yolunda yürümek isteyen hatadan korkmamalı, zira ne kadar çok gelişme yaparsa yapsın hiç önemi yok, onun amacı elde edilemeyecek kadar uzak kalır.
- He who wants to travel the path of wisdom must not fear failure, for no matter how much progress he makes, his goal remains unattainably far off.
Uzağa gitsen bile, telefon üzerinden birbirimizle temas kurmaya devam edelim.
- Even if you go far away, let's keep in touch with each other over the phone.
Onlar büyükelçi Tom Jackson'ı ellerinden geldiği kadar Washington'dan uzağa gönderdiler.
- They sent ambassador Tom Jackson as far away from Washington as they ever could.
O, çok uzaklardan geldi.
- He came from far away.
Uzaklarda ama hala onu seviyorum.
- She is far away, but I still love her.
Habarovsk, Rus Uzak Doğusu'nun en büyük şehirleri arasındadır.
- Khabarovsk is among the largest cities of the Russian Far East.
Söylenti her yerde yayıldı.
- The rumor spread far and wide.
Tom çok uzakta yaşamıyor.
- Tom doesn't live very far away.
O, otelden çok uzakta değildir.
- It is not far away from the hotel.
O kararın geniş kapsamlı ve ciddi sonuçları olacaktır.
- That decision will have far-reaching and serious consequences.
Bu, geniş kapsamlı sonuçlar doğurabilir.
- This could have far-reaching consequences.
persons who are far apart.
Onun modernizasyonu beklentilerimin çok ötesindeydi.
- Its modernization was far beyond my expectations.
The result is a far cry from what we expected.
Sigara içenler muhtemelen sigara içmeyenlerden çok daha fazla akciğer kanseri geliştirirler.
- Smokers are far more likely to develop lung cancer than non-smokers are.
İmparatorluğun ve keşif gezisinin buluştuğu bu yerde, ortaya koyduğumuz her gizem için çok daha fazlasının söylenmeden kalması gerekir.
- In this place where empire and exploration meet, for every mystery we reveal, far more must remain unspoken.
Öğrettiğimden çok daha fazla şey öğrendim.
- I learned far more than I taught.
Bizim üniversite çok fazla elektrik tüketir.
- Our college uses far too much electricity.
Çok fazla sigara içiyorsun. Azaltmalısın.
- You smoke far too much. You should cut back.
radikal dinci, radical sağcı gibi.
Okul istasyondan daha uzaktır.
- The school is farther than the station.
Hatırladığım kadarıyla, Tom'un evi ana yoldan biraz daha uzak.
- As I recall, Tom's house is a little farther in from the main road.
Tom'un daha fazla sorusu yoktu.
- Tom had no further questions.
İçeriye girmek ve bunu daha fazla görüşmek için bir randevu al lütfen.
- Please make an appointment to come in and discuss this further.
O, otelden çok uzakta değildir.
- It is not far away from the hotel.
Tom elinden geldiği kadar Mary'den uzaklara gitmek istedi.
- Tom wanted to get as far away from Mary as he could.
Bunu anlamak hiç kolay değil.
- It is far from easy to understand it.
Ben hiç etkilenmedim.
- I'm far from impressed.
Okul istasyondan daha uzaktır.
- The school is farther than the station.
Onlar yangından uzaklaştılar.
- They moved farther away from the fire.
Daha fazla yürüyemeyecek kadar çok yorgundum.
- I was too tired to walk any farther.
O benden daha ileriye yüzebilir.
- She can swim further than I can.
O, daha ileriye yürüyemedi.
- He could not walk any further.
Daha çok bilgi için ofise başvurun.
- Apply to the office for further details.
Onun yeni işi onu ailesinden daha çok ayırıyor.
- His new job further separates him from his family.
Kuzeyde İskoçya, güneyde İngiltere, batıda Galler ve daha batıda da Kuzey İrlanda var.
- In the north, there's Scotland; in the south, England; in the west, Wales; and further west, Northern Ireland.
Biz, mevcut koşullar altında daha fazla fiyat indirimi teklif edemeyiz.
- We cannot offer a further price reduction under the current circumstances.
Bunu daha da tartışmak istiyoruz.
- We need to discuss this further.
Daha da ileri gitmek zorunda olduğumuzu sanmıyorum.
- I don't think we have to go any further.
O daha ileri gidemeyecek kadar çok yorgun.
- He is too tired to go any farther.
Daha ileri gidemeyecek kadar çok yorgundu.
- He was too tired to go any farther.
Biz dinlenmeden daha uzağa gidemeyiz.
- We cannot go any farther without a rest.
Daha uzağa yürüyemem.
- I can walk no farther.
Neptün güneşten en uzak gezegendir.
- Neptune is the farthest planet from the Sun.
Ay dünyadan en uzak mesafede olduğunda meydana gelen tutulma tipi halkalı güneş tutulmasıdır. Ay sonra güneş diskini tamamen engellemek için çok küçük görünür.
- The eclipse type that occurs when the Moon is at its farthest distance from the Earth is an annular eclipse. The Moon then appears too small to completely block out the disk of the Sun.
Başka bir talimata kadar sessiz kalacaksın.
- You will remain silent until further instructed.
Söyleyecek başka bir şeyin var mı?
- Do you have anything further to say?
Başka sorularınız var mı?
- Do you have any further questions?
Söyleyecek başka bir şeyin var mı?
- Do you have anything further to say?
Tom daha uzağa gitmedi.
- Tom didn't get any further.
Ayrıca şirket bilgisi oturumundan sonra bile biz bazen şirket turları düzenleriz.
- Furthermore, even after the company information session, we sometimes hold company tours.
O sadece güzel değil fakat aynı zamanda nazik ve ayrıca zeki.
- She is not only beautiful, but also gentle and, furthermore, intelligent.
O sadece biraz daha uzak.
- It's just a little further.
Okulumuz istasyondan daha uzaktır.
- Our school is further away than the station.
Onun yeni işi onu ailesinden daha çok ayırıyor.
- His new job further separates him from his family.
O benim evimden uzakta yaşar.
- He lives far away from my house.
O, uzakta bir ışık gördü.
- He saw a light far away.
Herkes müzikalin büyük bir hit olmasını bekliyordu fakat o başarılı olmaktan çok uzaktı.
- Everybody expected the musical to be a great hit, but it was far from being a success.
O, güzel olmaktan çok uzak.
- She is far from beautiful.
Telefon kullanabileceğimiz buradan uzakta olmayan bir yer var.
- There is a place not far off from here where we can use the phone.
Daha ileriye gidemeyecek kadar çok yorgundu.
- He was too tired to walk any farther.
Kapıdan daha öteye gitmedi.
- He went no farther than the gate.
Onlar üç mil öteye yürüdü.
- They walked three miles farther.
O, kariyerini ilerletmek için Pekin'e gitmek istiyor.
- She wants to go to Beijing to further her career.
You have all come far and you will go farther.
He was far richer than we'd thought.
We are on the far right on this issue.
It was a far adventure, full of danger.
He went to a far country.
He moved to the far end of the state. She remained at this end.
Like father, like son.
- The apple does not fall far from the trunk.
Like father, like son.
- The apple does not fall far from the tree.
Their formatting and organization is far and away better than their closest rival.
Well, it all started when we first went to Brighton on holiday together. Dierdre (that's my wife) and I have always been very close companions, and I never particularly anticipated any marital strife. Indeed, the very idea of consulting such a professional marital advisor as yourself has always been of the greatest repugnance to me. Although, (chuckles) far be it from me to impugn the nature of your trade, or ... or profession.
a far cry taller.
Life in the big city was a far cry from his upbringing on a quiet, small farm.
Far out! The game has a hidden cow level.
We were discussing a new base for our office, but moving to Antarctica seemed too far out.
He is full of far-fetched ideas to make money.
it may be, if like industry were used, those far fetched druggs would prosper as well with us, as in those countries, whence now we have them .
Further, affiant sayeth naught. (A formal statement ending a deposition or affidavit, immediately preceding the affiant's signature.).
Further, besides sensible things and Forms he says there are the objects of mathematics, which occupy an intermediate position,.
Further the economy.
Washington DC is further from Europe than New York.
Tom turned off the engine and shut off the headlights.
- Tom motoru kapattı ve farları kapattı.
Tom killed the engine, but left the headlights on.
- Tom motoru kapattı fakat üzerindeki farları açık bıraktı.
What is the difference between a lightning bolt and a lightning flash?
- Bir yıldırımla bir şimşek arasındaki fark nedir?
The difference between the right word and almost the right word is the difference between lightning and the lightning bug.
- Doğru kelime ve doğruya yakın kelime arasındaki fark şimşek ve ateş böceği arasındaki farktır.
... More likely to be good by far than bad. ...
... far from where I'm speaking. ...