Tom partide hiç tanıdık yüzler görmedi.
- Tom didn't see any familiar faces at the party.
Belli belirsiz tanıdık geliyor.
- Sounds vaguely familiar.
Ben ona aşina değilim.
- I'm not familiar with that.
Onun müziğine aşinayım.
- I am familiar with his music.
Onun hakkında bilinen bir şey olduğunu biliyordum.
- I knew there was something familiar about him.
Bir taraftan o herkese naziktir fakat diğer taraftan çok fazla içtenlikle davranmaz.
- On the one hand he is kind to everyone, but on the other hand he never behaves with too much familiarity.
Ben böyle yakınlığa izin vermezdim.
- I wouldn't permit such familiarity.
Leyla, Arabistan'da büyüdü ve develerle çok yakındı.
- Layla grew up in Arabia and was very familiar with camels.
Ebeveynlerim onun arkadaşını tanıyorlar.
- My parents are familiar with her friend.
Bizim gizlilik politikalarımız ile kendinizi tanıtmak için lütfen bir dakika ayırın.
- Please take a moment to familiarize yourself with our privacy policies.
Don’t be familiar with me, boy!.
a friend of mine, that finding a receipt in Brassavola, would needs take hellebore in substance, and try it on his own person; but had not some of his familiars come to visit him by chance, he had by his indiscretion hazarded himself; many such I have observed.
We are not on familiar terms.