İlkbaharı sonbahara tercih ederim.
- I prefer spring to fall.
Ağaçların yaprakları sonbaharda sarıya döner.
- The leaves of the trees turn yellow in fall.
Büyükannem bacağını bir düşüşte incitti.
- My grandma injured her leg in a fall.
O, düşüşten sonra topal oldu.
- He was lame after the fall.
Buz üzerinde düşmek incitir.
- Falling on ice hurts.
Ağaç düşmek üzereydi.
- The tree was ready to fall down.
Saçınız dökülmeye başlayacaktır.
- Your hair will start to fall out.
Hans Berlin duvarının yıkılmasını hatırlayacak kadar yaşlıyım dedi.
- I'm old enough to remember the fall of the Berlin wall, said Hans.
Bahçe düşmüş yapraklarla kaplıydı.
- The garden was covered with fallen leaves.
Tüm masraflar sponsora düşecektir.
- All the expenses will fall on the sponsor.
Kilise katılımı düştü.
- Church participation has fallen.
Sami o kategorideki insanlar arasında yer alır.
- Sami falls into that category of people.
Akşam yemeğinden sonra, ben her zaman kendimi uykuya dalmakta bulurum.
- After supper, I always find myself falling asleep.
Bu fırtınalı yaz gecelerinde uykuya dalmak zordur.
- It's hard to fall asleep on stormy summer nights.
Yapraklar ekimde düşmeye başlar.
- Leaves begin to fall in October.
O, bir düşmede yaralandı.
- She was injured in a fall.
Romalılar, imparatorluğun çöküşünü istemedi, ama oldu.
- Romans did not wish for the fall of their empire, but it happened.
Soğuk savaş, SSCB'nin çöküşü ile birlikte sona erdi.
- The cold war ended along with the fall of the USSR.
Tom tanıştığı her güzel kıza aşık olur.
- Tom falls in love with every beautiful girl he meets.
Orman sonbaharda çok güzeldir.
- The forest is very beautiful in the fall.
Bay Jones ders esnasında uyuduğum için beni azarladı.
- Mr. Jones reprimanded me for falling asleep during class.
Anadili olarak konuşan kişi sayısı 10'dan aza düştüğünde bir dil ölü olarak kabul edilir.
- A language is considered dead when the number of native speakers falls to less than 10.
Kaldırım dökülen yapraklarla kaplıydı.
- The sidewalk was covered with fallen leaves.
Saçımın çoğu döküldü.
- A lot of my hair has fallen out.
O tekrar hastalanmaktan korkuyor.
- She is afraid of falling ill again.
Orada harika bir şelale gördüm.
- I saw a wonderful fall there.
Bu kulübe çökme tehlikesinde.
- This hut is in danger of falling down.
I can't believe how many people still fall for the coin glued to the sidewalk.
He really fell for the attractive waitress at his favorite restaurant.
This is a monument to all those who fell in the First World War.
And so it falls to me to make this important decision.
Rome fell to the Goths in 410 AD.
Thrown from a cliff, the stone fell 100 feet before hitting the ground.
He set up his rival to take the fall.
Our senator fell into disrepute because of the banking scandal.
the fall of Rome.
Ghoaſt . / To morrow in the battaile thinke on me, / And fall thy edgeleſſe ſword, diſpaire and die.
She has fallen ill.