The war lasting for years impoverished the country.
- Yıllar süren savaş ülkeyi fakirleştirdi.
The war lasting for years impoverished the country.
- Yıllar süren savaş ülkeyi fakirleştirdi.
Poor is not the one who has too little, but the one who wants too much.
- Fakir, çok az şeye sahip olan değildir fakat çok isteyendir.
I prefer being poor to being rich.
- Fakir olmayı zengin olmaya tercih ederim.
His parents were dirt-poor and could not afford to send their son to college.
- Ebeveynleri çok fakirdi ve oğullarını üniversiteye göndermeyi göze alamadılar.
Eat breakfast like a king, lunch like a prince, and dinner like a pauper.
- Bir kral gibi kahvaltı, bir prens gibi öğle yemeği ve bir fakir gibi akşam yemeği ye.
We do this to help the needy.
- Biz bunu fakirlere yardım etmek için yaparız.