Biletler, alındığı gün de dahil olmak üzere sadece iki gün geçerlidir.
- Tickets are valid for just two days, including the day they are purchased on.
Yaz tatili sırasında sadece dinleneceğim.
- I'm just going to rest during the summer vacation.
Eğer henüz yemek yediysen, yüzmesen iyi olur.
- You'd better not swim if you've just eaten.
Johnny sadece birkaç ay önce İspanya'ya taşındı, o henüz İspanyolca konuşmaya alışkın değil.
- Johnny moved to Spain just a few months ago, so he isn't used to speaking Spanish as yet.
Muayene odasından tam ayrılırken doktor hoşça kal diyerek elini salladı.
- Just as we were leaving the exam room the doctor waved his hand saying, 'bye-bye'.
Dükkan tiyatronun tam karşısında.
- The store is just across from the theater.
Ben onu ararken sadece bir dakika yerinde kal.
- Just stay put for a minute while I look for him.
Bence Tom'un öfkesi sadece bir savunma mekanizması; Yerinde olsam şahsen bunu kabul etmezdim.
- I think Tom's anger is just a defense mechanism; I wouldn't take it personally if I were you.
Tom testi sadece zar zor geçti.
- Tom just barely passed the test.
Tom kirayı ödemek için yeterli parayı zar zor kazanmayı başardı.
- Tom just barely managed to earn enough money to pay the rent.
Kesinlikle. Ancak onu teyit etmem gerekecek, lütfen sadece biraz bekleyin.
- Certainly. I will need to confirm it, however. Please wait just a moment.
Barış şiddetin yokluğu değildir ancak adaletin varlığıdır.
- Peace is not the absence of violence but the presence of justice.
Sadece net bir cevap istiyorum. Daha fazla bir şey değil.
- I just want a straight answer. Nothing more.
Tom'un en büyük oğlu, tam anlamıyla kendisine benziyor.
- Tom's oldest son looks just like him.
Yeni şapkana tam anlamıyla bayılıyorum.
- I just adore your new hat.
Tom tek kelimeyle farklı.
- Tom is just different.
Tom tek kelimeyle iyi yönetiyor.
- Tom is managing just fine.
It is a just assessment of the facts.