Çocukların keskin bir işitme duyusu var.
- The kid has a keen sense of hearing.
Keskin bir dil sürekli kullanımla keskinleşen tek kenarlı bir araçtır.
- A sharp tongue is the only edged tool that grows keener with constant use.
O, müziğe çok düşkün gibi görünüyordu.
- He seemed to be very keen on music.
Şu genç adam bisiklete binmeye çok düşkün.
- That young man is very keen on cycling.
Tom kalede kalmaya hiç istekli değildi, onun perili olduğunu duymuştu.
- Tom wasn't at all keen to stay in the castle, which he'd heard was haunted.
Onlarla gitmeye çok istekli misin?
- Are you very keen about going with them?
keen prices.