Tom teklifi uzatmadan önce başvuranın karakter referansını kontrol etmek istedi.
- Tom wanted to check the applicant's character reference before extending an offer.
Simyagerler felsefe taşının kişinin hayatını uzatabileceğine inanıyordu.
- Alchemists believed that the philosopher's stone was capable of extending a person's life.
Bektaşi üzümü hayatı uzatmada etkili meyvelerdir.
- Gooseberries are fruits that are effective at extending life.
Tom teklifi uzatmadan önce başvuranın karakter referansını kontrol etmek istedi.
- Tom wanted to check the applicant's character reference before extending an offer.
O, sigara içilmeyen alanı genişletmek istiyor.
- She wants to extend the no-smoking area.
Şehir yolu genişletmek istiyor.
- The city wants to extend the road.
Buradaki kalışımı birkaç gün daha uzatmak istiyorum.
- I want to extend my stay here for a few more days.
Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.
- Better to extend an olive branch than launch a missile.
Şehir yolu genişletmek istiyor.
- The city wants to extend the road.
O, sigara içilmeyen alanı genişletmek istiyor.
- She wants to extend the no-smoking area.
Şirketi işini genişletiyor.
- His company is extending its business.
Seyahatimi Sendai'den Aomori'ye kadar genişlettim.
- From Sendai I extended my journey to Aomori.
O, sigara içilmeyen alanı genişletmek istiyor.
- She wants to extend the no-smoking area.
Şirketi işini genişletiyor.
- His company is extending its business.
Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.
- Better to extend an olive branch than launch a missile.
Tom Bostonda kalışını uzatmayı umuyor.
- Tom hopes to extend his stay in Boston.
Işıl ışıl gülümseyen anne, bebeğine elini uzattı.
- The mother extended her hand to her baby, smiling brightly.
O, sağ kolunu uzattı.
- He extended his right arm.
... by extending it. ...
... is your Android device. We're extending the Android OS to include new services that allow ...