Uzun zaman önce, burada bir köprü vardı.
- A long time ago, there was a bridge here.
Konuşması o kadar uzun zaman sürdü ki bazı insanlar uyumaya başladı.
- His speech went on for such a long time that some people began to fall asleep.
Onlar uzun süredir burada yaşıyor.
- They have lived here for a long time.
Ayaklanmayı bastırmak uzun sürecek.
- It will take a long time to suppress the revolt.