Yenilenebilir enerji, tükenmeyen enerji kaynağıdır.
- Renewable energy is energy source that can not be exhausted.
Tom'un arabası için yeni bir egzoz sistemine ihtiyacı var.
- Tom needs a new exhaust system for his car.
Dizel egzozunu solumak sağlığımız için kötüdür.
- Inhaling diesel exhaust is bad for our health.
Araba için yeni bir egzoz borusu almam zorundayım.
- I'll have to get a new exhaust pipe for the car.
O, eve vardığında bitkindi.
- He was exhausted when he got home.
Tom tamamen bitkindi.
- Tom was completely exhausted.
Çoğunlukla oldukça yorgun hissederim.
- I often feel extremely exhausted.
Tom yorgun görünüyor.
- Tom appears exhausted.
Yarışta koştuktan sonra bitkindim.
- I was exhausted after running the race.
Gıda yetersizliği onu zayıf ve bitkin düşürdü.
- Lack of food had left him weak and exhausted.
Tom çok yorgun görünüyordu.
- Tom sounded exhausted.
Tom yorgun görünüyor.
- Tom appears exhausted.
Bırak ders çalışmayı, düşünmek için bile bitik durumdaydım.
- I was too exhausted to think, let alone study.
Araba için yeni bir egzoz borusu almam zorundayım.
- I'll have to get a new exhaust pipe for the car.
Çalışma oldukça yorucuydu.
- The work was quite exhausting.
Yüzücü, Cindy Nicholas, yorucu bir yüzmenin sonunda zorlukla Daver'de kıyıya vardı fakat Kanal Yüzme Derneğinden bir sözcü onun çok iyi bir durumda olduğunu duyurdu.
- The swimmer, Cindy Nicholas, barely made it ashore at Dover at the end of the exhausting swim, but a spokesman from the Channel Swimming Association announced that she was in very good shape.
Tom çok yorgun geldi.
- Tom arrived exhausted.
Tom çok yorgun gibi davranıyor.
- Tom acts like he's exhausted.
Tom duvarın dibine yığıldı, bitmiş ve zavallı olarak.
- Tom slumped against the wall, exhausted and miserable.
Flört etme zahmetlidir.
- Dating is exhausting.
O bütün enerjisini tüketti.
- He exhausted all his energy.
Onlar ülkenin tüm kaynaklarını tükettiler.
- They exhausted all the resources of the country.
Yetmiş dördüncü kez yorgunluktan öldü.
- For the seventy-fourth time, he fell, dead of exhaustion.
Tom yorgunluktan yıkıldı.
- Tom collapsed from exhaustion.
Bitap düşmeden önce sadece bir dakikadan daha az süreyle koşabilirim.
- I can only run for less than a minute before getting exhausted.
Bir dakikadan daha az süre koştuktan sonra bitap düşerim.
- I get exhausted after running for less than a minute.
A decrepit, exhausted old man at fifty-five. --Motley.
The exhausted mine was worthless once all the ore had been extracted.
This task is exhausting !.
We worked the mine to exhaustion, there's nothing left to extract.
We were dead tired from the five-hour trip.
- We were completely exhausted from the five-hour trip.
... -( whirring, clanking ) - I THINK THE EXHAUST FAN JUST KICKED ON. ...