Öyle bir mazereti kabul edemem.
- I cannot accept an excuse like that.
İnsanlar mazerette bulunma eğilimindedir.
- People are apt to make excuses.
Böyle bir bahaneyi nasıl ileri sürdünüz?
- How did you come up with such a good excuse?
Onun gecikmesi için hiçbir bahane yoktur.
- There is no excuse for his delay.
İnan bana, o özür işe yaramayacak.
- Believe me, that excuse ain't gonna fly.
Geç kaldığım için özür dilerim.
- Excuse me for being late.
Affedersiniz. Beni en yakın tramvay istasyonuna doğru yönlendirebilir misiniz?
- Excuse me. Can you direct me to the nearest subway station?
Affedersiniz, yakında bir tuvalet var mı?
- Excuse me, is there a toilet nearby?
Rahatsızlık için bizi affet.
- Excuse us for the inconvenience.
Biran için bizi affet.
- Excuse us for a second.
Beni affetmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to excuse me.
Bana biraz izin verir misiniz?
- Will you excuse me for a moment?
Bana biraz izin verir misiniz?
- Would you excuse me a moment?
Bu tür bir davranış için hiçbir gerekçe yoktur.
- There is no excuse for such behavior.
Erkek yeğenim gençliği gerekçesiyle mazur görüldü.
- My nephew was excused on the grounds of his youth.
Afedersiniz, bu sandalye dolu mu?
- Excuse me, is this seat taken?
Afedersiniz, ama postaneyi arıyorum
- Excuse me, but I'm looking for the post office.
Pardon, bu koltuk boşta mı?
- Excuse me. Is this seat taken?
Pardon, bir ricam olacak.
- Excuse me, I have a request.
Affedersiniz, ama hasta hissediyorum.
- Excuse me, but I feel sick.
Affedersiniz, Central Park'a nasıl gidebileceğimi bana söyleyebilir misiniz?
- Excuse me, can you tell me how to get to Central Park?
Sözünü kestiğim için özür dilerim.
- Excuse me for interrupting.
Kestiğim için özür dilerim, size anlatmam gereken bir şey var.
- Excuse me for interrupting, I've got something to tell you.
Çinceden muaf olabilir miyim?
- May I be excused from Chinese?
Kendimi masadan muaf tuttum.
- I excused myself from the table.
Senin sudan bahanelerini duymak istemiyorum.
- I don't want to hear your lame excuses.
Erkek yeğenim gençliği gerekçesiyle mazur görüldü.
- My nephew was excused on the grounds of his youth.
Lütfen bir dakika mazur görür müsünüz?
- May I please be excused for a minute?
I excused him his transgressions.
You know he shouldn't have done it, so don't try to excuse his behavior!.
Tell me why you were late – and I don't want to hear any excuses!.
I excused myself from the proceedings to think over what I'd heard.
'scuse me, when is the bus due?.
... MR. LEHRER: Excuse me, one sec ' excuse, me sir. (Laughter.) We've got ' we've got ...
... UH, EXCUSE ME, LONNIE. ...