Hayat kesin bir bilim değildir, bir sanattır.
- Life is not an exact science, it is an art.
Henüz kesin olarak bilmiyorum.
- I don't know exactly yet.
Ben de tamı tamına aynısını seçerdim.
- I would choose the exact same thing.
Tamı tamına bu ne anlama geliyor?
- Exactly what does that mean?
O, tam olarak benim istediğimdir.
- It's exactly what I wanted.
Bir gün pilot olma fikrinin hayatımda tam olarak ne zaman oluştuğunu söyleyemem.
- I couldn't say when exactly in my life it occurred to me that I would be a pilot someday.
Aslında, bunu bilmem gerekir. Bir dakika bekle, hatırlamama izin ver, Kesinlikle! Radyum elementinin atom numarası 88'dir
- Actually, I should know it. Wait a minute, let me remember. Exactly! The atomic number of radium is 88.
Bunu bitirmek için tam olarak on üç dakikan var.
- You have exactly thirteen minutes to finish this.
Bu tam olarak doğru değil.
- That's not exactly right.
O tam olarak doğru değil.
- That's not exactly true.
Bu tamamen olmasını beklediğim şey.
- That's exactly what I expected to happen.
O tamamen kesin değildir.
- It isn't totally exact.
Bu eserde görünen tüm karakterler tamamen hayal ürünüdürler. Yaşayan ya da ölü gerçek kişilere olan herhangi bir benzerlik sadece rastlantıdır.
- All characters appearing in this work are fictitious. Any resemblance to real persons, living or dead, is purely coincidental.
Tom fikre tamamen karşıydı.
- Tom was dead set against the idea.
Tom eve çok yorgun geldi.
- Tom came home dead tired.
Aniden, ölen annemi düşündüm.
- I suddenly thought of my dead mother.
Uyuşukluk ya da tembellik yedi ölümcül günahtan biridir.
- Sloth or laziness is one of the seven deadly sins.
Tam bir sessizlik vardı.
- There was a dead silence.
Ben plana tamamen karşıyım.
- I'm dead against the plan.
Bu çıkmazdan kurtulmaya çalışmalıyız.
- We must try to break the deadlock.
Bu bir tür çıkmazdır.
- It's kind of a dead end.
Dikkatlice dinle ve tam olarak sana söylediğimi yap.
- Listen carefully and do exactly what I tell you.
Portre tam olarak gerçek şey gibi görünüyor.
- The portrait looks exactly like the real thing.
Sanırım gerçek aşkın ne olduğunu tam olarak anlamaya başlıyorum.
- I think I'm starting to understand exactly what real love is.
dead center; dead aim; a dead eye; a dead level.
to exact revenge.
exact accounts.
That's precisely what I meant.
- That's exactly what I meant.
Give me a precise answer.
- Give me an exact answer.
... what we're trying to build here, is the exact equivalent ...
... days so we're last week everything I wrote a song with the exact same title ...