Bana kesin bir cevap ver.
- Give me an exact answer.
Henüz kesin olarak bilmiyorum.
- I don't know exactly yet.
Tamı tamına bu ne anlama geliyor?
- Exactly what does that mean?
Ben de tamı tamına aynısını seçerdim.
- I would choose the exact same thing.
Bir gün pilot olma fikrinin hayatımda tam olarak ne zaman oluştuğunu söyleyemem.
- I couldn't say when exactly in my life it occurred to me that I would be a pilot someday.
O, tam olarak benim istediğimdir.
- It's exactly what I wanted.
O tam olarak doğru değildi.
- That wasn't exactly true.
Bu tam olarak doğru değil.
- That isn't exactly right.
Tom tam olarak on iki dakika geç kalmıştı.
- Tom was exactly twelve minutes late.
Aslında, bunu bilmem gerekir. Bir dakika bekle, hatırlamama izin ver, Kesinlikle! Radyum elementinin atom numarası 88'dir
- Actually, I should know it. Wait a minute, let me remember. Exactly! The atomic number of radium is 88.
Dikkatlice dinle ve tam olarak sana söylediğimi yap.
- Listen carefully and do exactly what I tell you.
Portre tam olarak gerçek şey gibi görünüyor.
- The portrait looks exactly like the real thing.
Sanırım gerçek aşkın ne olduğunu tam olarak anlamaya başlıyorum.
- I think I'm starting to understand exactly what real love is.
Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.
- Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him.
Sen ve Tom tamamen aynısınız.
- You and Tom are exactly the same.
Onun söylediğini aynen tekrarladım.
- I repeated exactly what he had said.
Tom ona aynen ne söylediysem yaptı.
- Tom did exactly as I told him to do.
Tamamen haklısın, Tom.
- You're exactly right, Tom.
Mektubu açmak zorunda değildim. Ne söylediğini tamamen biliyordum.
- I didn't have to open the letter. I knew exactly what it said.
Bu Tom'un kesinlikle korktuğu şey.
- That's exactly what Tom was afraid of.
Onu Tom'a kesinlikle söyleyemem.
- I can't exactly tell Tom that.
O, tam olarak benim istediğimdir.
- It's exactly what I wanted.
Tam olarak ne yapıyorsun?
- What exactly are you doing?
Nerede olduğumu kesin olarak bilmiyorum.
- I don't know exactly where I am.
Tom kesin olarak ne yapacağımı biliyor.
- Tom knows exactly what to do.
Tamı tamına bu ne anlama geliyor?
- Exactly what does that mean?
Tümüyle burada olman gerekmiyor.
- You're not exactly supposed to be here.
Tam olarak ne yapıyorsun?
- What exactly are you doing?
Sözcükleri arayabilir ve çevirileri alabilirsiniz. Ama o, tam olarak tipik bir sözlük değildir.
- You can search words, and get translations. But it's not exactly a typical dictionary.
O tam olarak doğru bir karşılaştırma değil.
- That's not exactly an accurate comparison.
Bu tam olarak doğru değil.
- That's not exactly right.
Sen ve Tom tamamen aynısınız.
- You and Tom are exactly the same.
Tamamen haklısın, Tom.
- You're exactly right, Tom.
to exact revenge.
exact accounts.
In my doings I was exact.
Give me a precise answer.
- Give me an exact answer.
That's precisely what I meant.
- That's exactly what I meant.
They both did the exact same things in the exact same way.
dead center; dead aim; a dead eye; a dead level.
So you're saying that we have only three days left? / Yes, exactly!.
His complaint was exactly that she failed to meet the deadline by four days.
The edge is not exactly straight.
They both did the same exact things in the same exact way.
... days so we're last week everything I wrote a song with the exact same title ...
... up to. So again, it's not singling them out, it's holding them to the exact same standard ...