evlenmek

listen to the pronunciation of evlenmek
Türkisch - Englisch
marry

I know you want to marry me now, but don't you think you'll have second thoughts afterward? - Ben, şimdi benimle evlenmek istediğini biliyorum, ama siz daha sonra ikinci düşüncelere sahip olacağınızı düşünmüyor musunuz?

He intended to marry her. - Onunla evlenmek niyetindeydi.

get married

For him, divorce is a good invention, with one sole disadvantage: you have to get married first. - Onun için boşanma tek dezavantajla iyi bir buluş: ilk önce evlenmek zorundasın.

Be born, get married, and die; always bring money. - Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.

get married to somebody
get wedded
match
wed
get hitched with
hook up with
get hitched
married

For him, divorce is a good invention, with one sole disadvantage: you have to get married first. - Onun için boşanma tek dezavantajla iyi bir buluş: ilk önce evlenmek zorundasın.

Tom says that Mary definitely doesn't want to be married. - Tom Mary'nin kesinlikle evlenmek istemediğini söylüyor.

pair off
unite
get spliced
to get married (to sb), to marry
mate
take to wife
change one's condition
lead to the altar
hitch up
espouse
make a match
hitch
get spiced
tie the knot
tied the knot
wive
evlenme
marriage

She accepted his hand in marriage. - Onun evlenme teklifini kabul etti.

Keep your eyes wide open before marriage, half shut afterwards. - Evlenmeden önce gözlerinizi tam açın, daha sonra yarı kapatın.

evlenmek istiyorum
i want to get married
evlenmek (erkek için)
wive
evlenmek barklanmak
to marry and have a family
evlenmek isteyen kimse
suitor
evlenme
spousal
evlenme
double harness
tekrar evlenmek
remarry
evlen
marry

People under 18 cannot marry. - 18 yaşından küçükler evlenemez.

If only she would marry me. - Keşke benimle evlense.

evlen
{f} wedding

How are your wedding plans coming? - Evlenme planlarınız nasıl geliyor?

Shark fin soup is commonly served at Chinese weddings and banquets. - Köpek balığı çorbası genellikle Çin'de evlenme törenlerinde ve ziyafetlerde servis edilir.

evlen
get married

Really? I thought she'd be the last person to get married. - Gerçekten mi? Onun evlenecek son kişi olduğunu düşünüyordum.

She decided to get married to Tom. - Tom'la evlenmeye karar verdi.

evlen
{f} wedded
evlen
got married
evlen
{f} wed

How are your wedding plans coming? - Evlenme planlarınız nasıl geliyor?

Shark fin soup is commonly served at Chinese weddings and banquets. - Köpek balığı çorbası genellikle Çin'de evlenme törenlerinde ve ziyafetlerde servis edilir.

evlen
{f} married

Misako married a Canadian last June. - Misako, geçen Haziran bir Kanadalıyla evlendi.

Lisa Lillien is married to Dan Schneider. - Lisa Lillien, Dan Schneider ile evlenmiştir.

evlenme
match
ben evlenmek istiyorum
i want to get married
biriyle evlenmek
marry
evlenme
lit

She looks a little young to get married. - O evlenmek için biraz genç görünüyor.

akraba ile evlenmek
intermarry
evlenme
sponsal
evlenme
espousal
evlenme
matrimony
evlenme
getting married

You shouldn't put off getting married. - Evlenmeyi ertelememelisin.

Mary used to dream about getting married. - Mary evlenme hakkında hayal kurardı.

evlenme
spousals
evlenme
hymen
evlenme
nuptial
evlenme
double-harness
evlenme
marital
tekrar evlenmek
remarriage
yabancı ile evlenmek
intermarry
zengin biriyle evlenmek
marry a fortune
üstüne/üzerine evlenmek
to marry again when one already has (someone) as a wife
Türkisch - Türkisch
Erkekle kadın, aile kurmak için yasaya uygun olarak birleşmek, izdivaç etmek: "Karımla benim, sanki, yeni evlenmiş gibi bir hâlimiz vardı."- Y. K. Karaosmanoğlu
Erkekle kadın, aile kurmak için yasaya uygun olarak birleşmek, izdivaç etmek
izdivaç etmek
tezevvüç etmek
teehhül etmek
gelin olmak
(Osmanlı Dönemi) tezevvüc
evlenmek barklanmak
Evlenerek bir aile kurmak
Evlenme
(Osmanlı Dönemi) TEEHHÜL
Evlenme
(Osmanlı Dönemi) MÜZAVECE
Evlenme
izdivaç
Evlenme
tezevvüç
evlenme
Evlenmek işi, izdivaç: "Ama bu evlenmesinden şimdi pek pişmandır."- H. R. Gürpınar
evlenme
Evlenmek işi, izdivaç
evlenmek
Favoriten