Yalın bir İngilizce ile konuşma yaptı.
- He made a speech in plain English.
Bayan Yamada büyüleyici Japon masalını düz Japoncaya çevirdi.
- Ms. Yamada translated the fascinating fairy tale into plain Japanese.
Düz İngilizce ile yazmaya çalış.
- Try to write in plain English.
Ben sadece düz eski bir ofis çalışanıyım.
- I'm just a plain old office worker.
Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.
- I'm just a plain office worker.
Nehir düzlükte menderesler çiziyor.
- The river meanders across the plain.
In fact, by excommunication or persuasion, by impetuosity of driving or adroitness in leading, this Abbot, it is now becoming plain everywhere, is a man that generally remains master at last.