Onun geçmişi hakkında her türlü söylenti yükseldi.
- All sorts of rumors rose about her past.
Onun yokluğu her türlü söylentiye yol açtı.
- His absence gave birth to all sorts of rumors.
Tokyo'da her çeşit millet yaşar.
- All sorts of people live in Tokyo.
Tom bana her çeşit soru sordu.
- Tom asked me all sorts of questions.