etkileyici

listen to the pronunciation of etkileyici
Türkisch - Englisch
effective

We want to make learning effective, interesting, and fascinating. - Biz öğrenmeyi, etkili, ilginç ve etkileyici yapmak istiyoruz.

impressive

The exhibition was very impressive. - Sergi çok etkileyiciydi.

I find her very impressive. - Onu çok etkileyici buluyorum.

fascinating

He met many fascinating people in the course of his travels. - O, seyahatleri sırasında çok sayıda etkileyici insanlarla tanıştı.

It was quite fascinating to see how these men were surviving. - Bu adamların nasıl hayatta kaldıklarını görmek oldukça etkileyiciydi.

telling
enchanting
propitiousness
sonorous
(Biyokimya) effector
moving

It's an incredibly moving story. - İnanılmaz etkileyici bir hikaye.

intriguing
salutary
touchy
devastating
affecting, impressive, fascinating, magical
dramatic
speaking
winged
affective
affecting
handsome
intense
effectively
expressive

She has an extremely expressive singing voice. - Son derece etkileyici bir şarkı söyleme sesi var.

Tom has an extremely expressive singing voice. - Tom'un son derece etkileyici bir sesi var.

effective, influential
imposing
charismatic

I think Tom is charismatic. - Tom'un etkileyici olduğunu düşünüyorum.

forceful
piquant
nifty
magical
profound
neat
effectual
pithy
provocative
pathetic
etkileyici bir şekilde
movingly
etkileyici olarak
devastatingly
etkileyici olmak
come across
etkileyici bakışlı
imposing-looking
etkileyici olma durumu, karizma
is impressive, status, charisma
etkileyici, güçlü
impressive, powerful
etkileyici bir biçimde
pithily
etkileyici bir biçimde
touchily
etkileyici bir tarzda
affectingly
etkileyici değişken
(Dilbilim) nusiance variable
etkileyici ifade veya üslup
felicity
etkileyici konuşmacı
rhetorician
etkileyici neden
efficient cause
etkileyici olmayan
unimposing
etkileyici olmayan
unimpressive
etkileyici roller
impressive-expressive roles
etkileyici roman
spellbinder
etkileyici şekilde
affectingly
etkile
affect

The event affected his future. - Olay onun geleceğini etkiledi.

Worry affected his health. - Endişe onun sağlığını etkiledi.

derinden etkileyici
affecting
olumsuz etkileyici
negative effector
etkile
{f} affecting
etkile
{f} obsessed
etkile
impress

I want to learn to speak Hawaiian, so I can impress my girlfriend. - Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.

I was deeply impressed by the scenery. - Manzaradan derinden etkilendim.

etkile
{f} biased
etkile
{f} bias
etkile
stamp on
etkile
{f} affected

Worry affected his health. - Endişe onun sağlığını etkiledi.

Smoking has affected his health. - Sigara içmek onun sağlığını etkiledi.

çok etkileyici
very impressive
en etkileyici bölüm
centre piece [Brit.]
en etkileyici bölüm
center piece
etkile
stamp#on
etkile
stampon
etkile
prejudiced
etkile
(Biyoloji) influence

Human and animal life are influenced by their reactions to the atmospheric environment. - İnsan ve hayvan yaşamı atmosferik çevreye gösterdikleri tepkilerden etkilenirler.

That type of temple influenced all of the Middle East, mainly Egypt. - O tür tapınak bütün Orta Doğuyu, özellikle Mısır'ı etkiledi.

inandırıcı ve etkileyici konuşan
oratorical
Türkisch - Türkisch
Etkileyebilecek özellikte olan
karizmatik
etkileyici
Favoriten