Geçmiş ve gelecek yok; her şey sonsuz bir şimdikilikte akıyor.
- There is not past, no future; everything flows in an eternal present.
Tek başına değişim, sürekli, sonsuz ve ölümsüzdür.
- Change alone is eternal, perpetual, immortal.
Sonsuzluk vardır. Burada var...
- Eternity exists. It exists here...
Dünyada sonsuzluktan daha korkunç bir şey varsa, o zaman bu muhtemelen benim diploma tezinin geçerli ilerlemesidir.
- If there's something more terrifying in the world than eternity, then it's probably the current progress of my diploma thesis.
Şimdiye kadar ebediyetin ne için var olduğunu bilmezdim. Aramızdan bazılarının Almanca öğrenmesine bir şans vermek içinmiş.
- Never knew before what eternity was made for. It is to give some of us a chance to learn German.
Ebedi olmayan şey ebediyen kullanımdan kalkmıştır.
- What is not eternal is eternally outdated.
Dostluğumuz ebedî olsun.
- May our friendship be eternal.
Ebedilik gerçekten çok uzun bir zaman.
- Eternity is a really long time.
Tek başına değişim, sürekli, sonsuz ve ölümsüzdür.
- Change alone is eternal, perpetual, immortal.
Savaşlar gelir ve gider, ancak askerler baki kalırlar.
- Wars come and go, but soldiers stay eternal.
Eric daimi bir iyimserdir.
- Eric is an eternal optimist.
Biz ahiret için çalışırız, şu an için değil.
- We work for eternity, not for the moment.