These are very old books.
- Bunlar çok eski kitaplar.
Replace the old tires with new ones.
- Eski tekerlekleri yenisiyle değiştir.
Lincoln greeted his former political rival.
- Lincoln eski siyasi rakibini karşıladı.
France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea.
- Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.
If two past lovers can remain friends, it's either because they are still in love, or they never were.
- İki eski âşık arkadaş kalabiliyorsa, ya onlar hâlâ aşıktır ya da hiç olmadılar.
People attach more importance to popular culture today than in the past.
- İnsanlar günümüzde popüler kültüre eskisinden daha çok önem vermekte.
If it's not from Scotland and it hasn't been aged at least twelve years, then it isn't whisky.
- Eğer İskoçya'dan gelmiyorsa ve en az on iki yıl eskitilmediyse o zaman o, viski değildir.
Tom introduced himself as Mary's ex-husband.
- Tom kendini Mary'nin eski-kocası olarak tanıttı.
Tom is Mary's ex-boyfriend.
- Tom Mary'nin eski erkek arkadaşı.
Tom should've given Mary his old guitar.
- Tom, Mary'ye eski gitarını vermeliydi.
I should've given Tom my old trombone.
- Ben eski trombonumu Tom'a vermeliydim.
He is mixed up with something shabby.
- Eski püskü bazı şeylerle karıştırdı.
The shabby compartment remained vacant.
- Eski püskü kompartıman boş kaldı.
Tatoeba: We've got sentences older than you.
- Tatoeba: Bizim sizden daha eski cümlelerimiz var.
Older carpets are more valuable than newer carpets.
- Eski halılar yeni halılardan daha değerlidir.
Hearing this song after so long really brings back the old times.
- Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
This government is really putting the clock back.
- Bu hükümet gerçekten eskiye dönüş yapıyor.
Whom the gods love die young, was said of yore.
- Tanrıların sevdiği insan genç ölür, demiş eskiler.
Whom the gods love die young, was said of yore.
- Tanrıların sevdikleri genç ölür, denirmiş eskiden.
My daughter tells me I'm old-fashioned because I don't use a cellphone.
- Kızım eski kafalı olduğumu söyler çünkü cep telefonu kullanmam.
I'm a bit old-fashioned.
- Ben biraz eski kafalıyım.
Now that we've bought new furniture for the room, why not throw away this old, worn-out furniture?
- Madem ki oda için yeni mobilya aldık,neden bu eski, yıpranmış mobilyayı atmıyoruz?
I got these old coins from her.
- Bu eski madeni paraları ondan aldım.
Tom Skeleton, the ancient stage doorkeeper, sat in his battered armchair, listening as the actors came up the stone stairs from their dressing rooms.
- Tarihi sahne kapıcısı, Tom Skeleton, eskimiş koltuğunda oturdu, aktörlerin soyunma odalarından taş merdivenlerden yukarı gelirken dinledi.
We’ve all heard of outdated laws that remain on the books from earlier times, many of which are good for a few laughs.
- Hepimiz eski zamanlardan kitaplarda kalan eski yasaları duyduk, bunların çoğu birkaç kahkaha için iyidir.
He came a little earlier than he used to.
- Eskisinden biraz daha erken geldi.
We’ve all heard of outdated laws that remain on the books from earlier times, many of which are good for a few laughs.
- Hepimiz eski zamanlardan kitaplarda kalan eski yasaları duyduk, bunların çoğu birkaç kahkaha için iyidir.
Tom has no prior criminal record.
- Tom'un eski suç kaydı yok.
I have a hard time seeing the logic of this latest decision of his. He just isn't as sharp as he used to be.
- Onun bu son kararının mantığını anlamada sıkıntı çekiyorum. O eskisi kadar zeki değil.
This former child actor later became a drug addict.
- Bu eski çocuk oyuncu daha sonra bir uyuşturucu bağımlısı oldu.
Students have complained about homework assignments since time immemorial.
- Öğrenciler çok eski zamanlardan beri ev ödevleri hakkında yakınıyorlar.
I'm willing to let bygones be bygones.
- Eski defterleri kapatmaya hazırım.
Sometimes Tom came to meet his old friends.
- Bazen Tom eski dostlarıyla görüşmeye geliyordu.
In Japan, we still sometimes see someone use an abacus, but not as often as we used to.
- Japonya'da hala bazen birinin abaküs kullandığını görüyoruz, ancak eskisi kadar sık değil.
He didn't give us his previous employment record.
- O bize eski iş kaydını vermedi.
But where are the snows of olden days?
- Ama eski günlerin karları nerede?
This old book is quite out of date.
- Bu eski kitap oldukça demode.
Because I am a student of old language.
- Çünkü ben eski bir dil öğrencisiyim.
Tom showed me his collection of old coins.
- Tom bana eski para kolleksiyonunu gösterdi.
This is an obsolete usage.
- Bu eski bir kullanımdır.
Your computer is obsolete. You need to buy a new one.
- Bilgisayarınız eskimiş. Yeni bir tane almalısınız.
The former president of South Africa has passed away.
- Güney Afrika'nın eski devlet başkanı vefat etti.
I bought it at the vintage clothing store.
- Onu eski giysi dükkanından aldım.
Is this a vintage car?
- Bu eski model bir araba mı?
Tom is studying the ancient civilizations of the Mediterranean.
- Tom Akdenizin eski medeniyetlerinin öğrenimini görüyor.
Contemporary Persian poems haven’t been known in west world as well as ancient ones.
- Eski olanlarının yanı sıra çağdaş Farsça şiirler batı dünyasında bilinmemektedir.
Laser rays are used in the restoration of ancient works.
- Lazer ışınları eski eserlerin restorasyonunda kullanılmaktadır.
She is no longer what she used to be.
- O artık eskisi gibi değil.
Soccer is more popular in Japan than it used to be.
- Futbol Japonya'da eskisinden daha popüler.
Tom repainted his mailbox because it was looking shabby.
- Tom posta kutusu yeniden boyadı, çünkü eski püskü görünüyordu.
The shabby compartment remained vacant.
- Eski püskü kompartıman boş kaldı.
Tom and Mary wanted to talk about old times.
- Tom ve Mary eski zamanlar hakkında konuşmak istediler.
Let's get together and talk about old times.
- Buluşalım ve eski zamanlardan bahsedelim.
his ex lover ilsa.
You shouldn't neglect good old friends.
- İyi eski dostları ihmal etmemelisiniz.
Tom said you're old friends.
- Tom sizin eski dost olduğunuzu söyledi.
I can't understand why people are frightened of new ideas. I'm frightened of the old ones.
- İnsanların yeni fikirlerden neden korktuklarını anlayamıyorum. Ben eskilerinden korkarım.
We need to hire new workers, the old ones have been fired.
- Yeni işçiler istihdam etmemiz gerekiyor, eskiler kovuldu.