erteleme

listen to the pronunciation of erteleme
Türkisch - Englisch
postponement

The rain necessitated a postponement of the picnic. - Yağmur bir piknik ertelemesi gerektirdi.

Let us hope that this is the last postponement. - Bu erteleme, umarız sonuncusu olur.

(Ticaret) defer
stalling
adjourning
temporisation
(Spor) postpone

We should probably postpone the competition. - Biz muhtemelen yarışmayı ertelemeliyiz.

Tom and Mary agreed to postpone the party for a week. - Tom ve Mary bir hafta süreyle partiyi erteleme kararı aldı.

(Gıda) delay time
delay

She'll have to delay her education because she lost her job. - O, işini kaybettiği için eğitimini ertelemek zorunda kalacak.

After several delays, the plane finally left. - Birkaç ertelemeden sonra, uçak nihayet kalktı.

putoff
respite
holdover
continuance
adjournment
suspense

The suspense is killing me. - Erteleme beni öldürüyor.

suspension
postponement, delaying
procrastination

The procrastination train has no brakes. - Erteleme trenin frenleri yok.

Procrastination is the thief of time. - Erteleme zaman hırsızıdır.

(Hukuk) probation
retardation
stay
{i} reprieve
to postpone
postponements
{i} deferment
ertelemek
delay

She'll have to delay her education because she lost her job. - O, işini kaybettiği için eğitimini ertelemek zorunda kalacak.

ertelemek
put off

We have to put off the game till next Sunday. - Oyunu önümüzdeki Pazara ertelemek zorundayız.

We had to put off the meeting. - Toplantıyı ertelemek zorunda kaldık.

ertelemek
postpone

We had to postpone the gathering because of rain. - Biz yağmur nedeniyle toplantıyı ertelemek zorunda kaldık.

We had to postpone the game due to rain. - Yağmur yüzünden oyunu ertelemek zorunda kaldık.

erteleme (cezayı)
suspension
erteleme talebi
(Fizik) motion to adjourn

An adjournment is a suspension of proceedings to another time or place. To adjourn means to suspend until a later stated time or place.

erteleme yöntemi
(Ticaret) deferral method
ertele
(Bilgisayar) snooze

I hit the snooze button and went back to sleep. - Erteleme düğmesine bastım ve tekrar yatmaya gittim.

Mary hit the snooze button. - Meryem alarm erteleme düğmesine hiddetle bastı.

ertele
held up
ertele
postpone

The meeting will be postponed till the 20th of this month. - Toplantı, bu ayın 20'sine ertelenecek.

I postponed doing my housework for a few hours. - Ben, birkaç saatliğine ev işimi yapmayı erteledim.

ertelemek
procrastinate

I tend to procrastinate. - Ben ertelemek eğilimindeyim.

ertelemek
defer
ertelemek
{f} carry over
ertelemek
(Havacılık) delay to
ertelemek
reprieve
ertelemek
hang
ertelemek
(Politika, Siyaset) cancel
ertelemek
hold in abeyance
ertelemek
lay off
ertelemek
(Dilbilim) stand over
ertelemek
(deyim) hang on
ertele
{f} pigeonhole
ertele
defer
ertele
hold up
ertele
adjourn

We adjourned the meeting until the following Friday. - Gelecek cumaya kadar oyunu erteledik.

The court is adjourned until 3:00 p.m. on March 1st. - Mahkeme, 1 Mart günü öğleden sonra saat 3'e kadar ertelendi.

ertele
{f} postponed

We postponed our picnic pending a change in the weather. - Havada beklenen değişikliklikten pikniğimizi erteledik.

I postponed doing my housework for a few hours. - Ben, birkaç saatliğine ev işimi yapmayı erteledim.

ertele
held over
ertele
hold over
ertele
{f} deferred
ertelemek
stay
ertelemek
put back
ertelemek
adjourn
ertelemek
hang up
ertelemek
suspend
belirsiz bir süreye erteleme
(Politika, Siyaset) sine die
ertele
hold#up
ertele
heldup
ertele
heldover
ertele
hold#over
ertelemek
reserve
ertelemek
continue
ertelemek
hold off
ertelemek
(Hukuk) to defer, to adjurn
ertelemek
(Hukuk) (bir faaliyeti) to postpone
ertelemek
table
ertelemek
postpone , defer
ertelemek
to postpone, delay
ertelemek
sidetrack
ertelemek
scrub
ertelemek
lay aside
ertelemek
(kötü bir şey) reprieve
ertelemek
to postpone, to delay, to defer, to put sth off, to put sth back, to hold over, to adjourn, to suspend
ertelemek
leave over
ertelemek
waive
ertelemek
shelve
ertelemek
respite
ertelemek
lay by
ertelemek
hold over
ertelemek
lay over
icra erteleme talebi
(Kanun) bill to suspend a decree
iki yıllık şartlı erteleme
suspended sentence of two years
Türkisch - Türkisch
Ertelemek işi, tehir, tecil, talik: "Bu çeşit projeleri hep çekmelerin en altına sürüp erteleme yolunu tutuyorlardı."- H. Taner
Ertelemek işi, tehir, tecil, talik
tecil
tehir
Ertelemek
tecil etmek
Ertelemek
tehir etmek
ertelemek
Başka zamana bırakmak, tehir etmek, tecil etmek, talik etmek
erteleme
Favoriten