The rain necessitated a postponement of the picnic.
- Yağmur bir piknik ertelemesi gerektirdi.
Let us hope that this is the last postponement.
- Bu erteleme, umarız sonuncusu olur.
We should probably postpone the competition.
- Biz muhtemelen yarışmayı ertelemeliyiz.
Tom and Mary agreed to postpone the party for a week.
- Tom ve Mary bir hafta süreyle partiyi erteleme kararı aldı.
She'll have to delay her education because she lost her job.
- O, işini kaybettiği için eğitimini ertelemek zorunda kalacak.
After several delays, the plane finally left.
- Birkaç ertelemeden sonra, uçak nihayet kalktı.
The suspense is killing me.
- Erteleme beni öldürüyor.
The procrastination train has no brakes.
- Erteleme trenin frenleri yok.
Procrastination is the thief of time.
- Erteleme zaman hırsızıdır.
She'll have to delay her education because she lost her job.
- O, işini kaybettiği için eğitimini ertelemek zorunda kalacak.
We have to put off the game till next Sunday.
- Oyunu önümüzdeki Pazara ertelemek zorundayız.
We had to put off the meeting.
- Toplantıyı ertelemek zorunda kaldık.
We had to postpone the gathering because of rain.
- Biz yağmur nedeniyle toplantıyı ertelemek zorunda kaldık.
We had to postpone the game due to rain.
- Yağmur yüzünden oyunu ertelemek zorunda kaldık.
An adjournment is a suspension of proceedings to another time or place. To adjourn means to suspend until a later stated time or place.
I hit the snooze button and went back to sleep.
- Erteleme düğmesine bastım ve tekrar yatmaya gittim.
Mary hit the snooze button.
- Meryem alarm erteleme düğmesine hiddetle bastı.
The meeting will be postponed till the 20th of this month.
- Toplantı, bu ayın 20'sine ertelenecek.
I postponed doing my housework for a few hours.
- Ben, birkaç saatliğine ev işimi yapmayı erteledim.
I tend to procrastinate.
- Ben ertelemek eğilimindeyim.
We adjourned the meeting until the following Friday.
- Gelecek cumaya kadar oyunu erteledik.
The court is adjourned until 3:00 p.m. on March 1st.
- Mahkeme, 1 Mart günü öğleden sonra saat 3'e kadar ertelendi.
We postponed our picnic pending a change in the weather.
- Havada beklenen değişikliklikten pikniğimizi erteledik.
I postponed doing my housework for a few hours.
- Ben, birkaç saatliğine ev işimi yapmayı erteledim.