Sadece yapacak bir şeyim olduğunda, zorunda olmadıklarımı yapmaya hevesliyim.
- It's only when I have things I have to do, that I find I want to do things I don't have to do.
Sadece susadığında su iç; bir günde 8 bardak içmek efsanedir.
- Drink water only when you are thirsty; drinking 8 glasses a day is only a myth.
It was only when I heard his voice that I recognised him.
- Erst als ich seine Stimme hörte, erkannte ich ihn.