Tom and Mary both have quite a few friends.
- Hem Tom'un hem de Mary'nin epeyce arkadaşları var.
We visited quite a few places.
- Epeyce yer ziyaret ettik.
I have a great deal of work to do.
- Yapacak epey işim var.
He has a great deal of experience.
- Onun epey tecrübesi var.
I'm pretty sure Tom doesn't believe us.
- Tom'un bize inanmadığından epeyce eminim.
Tom is pretty shy, isn't he?
- Tom epeyce utangaç, değil mi?
You sure worked hard today.
- Bugün epeyce çok çalıştın.
Tom sure ate a lot. He must've been hungry.
- Tom epey çok yedi. Acıkmış olmalı.
Tom is quite a bit older than Mary.
- Tom Mary'den epeyce yaşlı.
I'd say that narrows it down quite a bit.
- Onu epeyce daralttığını söyleyebilirim.
My elderly uncle and aunt are both rather straitlaced.
- Yaşlı amcam ve halam ikisi de epey katı ahlakçıdır.
He has a good deal of intelligence for a child.
- Bir çocuk için epeyce bir zekaya sahip.
We had a good deal of rain last summer.
- Geçen yaz epeyce yağmur yağdı.
We had a good deal of snow last winter.
- Geçen kış epeyce kar yağdı.
He has a good deal of intelligence for a child.
- Bir çocuk için epeyce bir zekaya sahip.
It was well after midnight when Tom got home.
- Tom eve vardığında gece yarısını epeyce geçmişti.
The new method is well worth consideration.
- Yeni metot epeyce düşünmeye değer.
Tom is fairly old, isn't he?
- Tom epeyce yaşlı, değil mi?