Tom is quite a bit older than Mary.
- Tom Mary'den epeyce yaşlı.
I know quite a few people who don't eat meat.
- Ben et yemeyen epeyce insan tanıyorum.
He has a great deal of experience.
- Onun epey tecrübesi var.
I have a great deal of work to do.
- Yapacak epey işim var.
I'm pretty sure Tom doesn't believe us.
- Tom'un bize inanmadığından epeyce eminim.
Tom is pretty shy, isn't he?
- Tom epeyce utangaç, değil mi?
I'm pretty sure Tom doesn't believe us.
- Tom'un bize inanmadığından epeyce eminim.
Tom sure ate a lot. He must've been hungry.
- Tom epey çok yedi. Acıkmış olmalı.
Tom is quite a bit taller than Mary.
- Tom Mary'den epeyce daha uzun.
Tom has told us quite a bit about you.
- Tom bize senin hakkında epeyce şey söyledi.
My elderly uncle and aunt are both rather straitlaced.
- Yaşlı amcam ve halam ikisi de epey katı ahlakçıdır.
He has a good deal of intelligence for a child.
- Bir çocuk için epeyce bir zekaya sahip.
We had a good deal of snow last winter.
- Geçen kış epeyce kar yağdı.
We had a good deal of snow last winter.
- Geçen kış epeyce kar yağdı.
We spent a good deal of money on the project.
- Projeye epey para harcadık.
This book may well be useful to you.
- Bu kitap sana epey faydalı olabilir.
It was well after midnight when Tom got home.
- Tom eve vardığında gece yarısını epeyce geçmişti.
Tom is fairly old, isn't he?
- Tom epeyce yaşlı, değil mi?