Tom is quite a bit older than Mary.
- Tom Mary'den epeyce yaşlı.
Tom and Mary both have quite a few friends.
- Hem Tom'un hem de Mary'nin epeyce arkadaşları var.
I have a great deal of work to do.
- Yapacak epey işim var.
He has a great deal of experience.
- Onun epey tecrübesi var.
Tom is pretty rich, isn't he?
- Tom epeyce zengin, değil mi?
I bet Dave paid a pretty penny for his new car.
- Dave'in yeni arabası için epeyce para ödediğine bahse girerim.
Tom sure ate a lot. He must've been hungry.
- Tom epey çok yedi. Acıkmış olmalı.
I'm pretty sure Tom doesn't believe us.
- Tom'un bize inanmadığından epeyce eminim.
Tom is quite a bit taller than Mary.
- Tom Mary'den epeyce daha uzun.
Tom has told us quite a bit about you.
- Tom bize senin hakkında epeyce şey söyledi.
My elderly uncle and aunt are both rather straitlaced.
- Yaşlı amcam ve halam ikisi de epey katı ahlakçıdır.
We had a good deal of snow last winter.
- Geçen kış epeyce kar yağdı.
He has a good deal of intelligence for a child.
- Bir çocuk için epeyce bir zekaya sahip.
The gambler lost a good deal of money.
- Kumarbaz epey para kaybetti.
We spent a good deal of money on the project.
- Projeye epey para harcadık.
The new method is well worth consideration.
- Yeni metot epeyce düşünmeye değer.
This book may well be useful to you.
- Bu kitap sana epey faydalı olabilir.
Tom is fairly old, isn't he?
- Tom epeyce yaşlı, değil mi?