epey

listen to the pronunciation of epey
Türkisch - Englisch
quite

We visited quite a few places. - Epeyce yer ziyaret ettik.

Tom and Mary both have quite a few friends. - Hem Tom'un hem de Mary'nin epeyce arkadaşları var.

a great deal of

I spent a great deal of time dealing with that problem last week. - Geçen hafta o sorunla ilgilenerek epeyce zaman harcadım.

I have a great deal of work to do. - Yapacak epey işim var.

some
pretty

Tom is pretty shy, isn't he? - Tom epeyce utangaç, değil mi?

I'm pretty sure Tom doesn't believe us. - Tom'un bize inanmadığından epeyce eminim.

sure

You sure worked hard today. - Bugün epeyce çok çalıştın.

Tom sure ate a lot. He must've been hungry. - Tom epey çok yedi. Acıkmış olmalı.

notably
respectable
wheen
considerable
quite a bit

Tom has told us quite a bit about you. - Tom bize senin hakkında epeyce şey söyledi.

Tom is quite a bit taller than Mary. - Tom Mary'den epeyce daha uzun.

rather

My elderly uncle and aunt are both rather straitlaced. - Yaşlı amcam ve halam ikisi de epey katı ahlakçıdır.

a good

I have attempted to create a good essay which utilizes my Japanese, but my professor said that much of it was incorrect and that I have to do it all over again. - Japoncam için faydalı olacak güzel bir yazı hazırlamaya çalıştım, ama öğretmenim yazıda epey yanlışlar olduğunu ve yeni baştan yazmam gerektiğini söyledi.

We had a good deal of snow last winter. - Geçen kış epeyce kar yağdı.

along about
rather, fairly, pretty
rather, quite, fairly, considerably; a great deal of, a lot of
a great many
tidy
reasonably
well

The new method is well worth consideration. - Yeni metot epeyce düşünmeye değer.

This book may well be useful to you. - Bu kitap sana epey faydalı olabilir.

fairly

Tom is fairly old, isn't he? - Tom epeyce yaşlı, değil mi?

a good deal of

The gambler lost a good deal of money. - Kumarbaz epey para kaybetti.

We had a good deal of snow last winter. - Geçen kış epeyce kar yağdı.

not a little
pretty well
goodish
a good many, a good deal of
a good hand at
a great number of
a trifle
epey bilgi sahibi olan
well-informed
epey büyük (bir miktar)
goodly
epey para harcama
splurge
epey zamandır
long since
epey zor
pretty difficult
epey, oldukça çok
very, very much
epey (bir miktar)
quite a/an
epey oldu
It's been a good while since
epey pahalıya mal olmak
cost a pretty penny
epey para
a tidy penny
epey uzakta
a good distance off
epey zaman önce
a long while ago
epey zamandan beri
for some time past
fidan (epey boy atmış)
sapling
Türkisch - Türkisch
Az denmeyecek kadar, oldukça, hayli: "Epey yürüdü ve üç sokak daha değiştirdi."- T. Buğra
Oldukça, hayli
Az denmeyecek kadar, oldukça, hayli
epeyi
epey
Favoriten